Sevilay Koç Dursun

Vakt-i Kelam

BİZLER AHDETTİK

Ahdimizi yerine getirdik Elhamdülillah!..
İslam’ın en şerefli tesettür ayetlerine ettiğiniz hakaretleri size yedirecek ve bu Ülkenin ayaklar altına aldığınız değerlerini geri alacağız…
Başınıza baş, başımıza ise taç edeceğiz, inancımızdan ödün vermeyeceğiz.
Dedik mi, demedik mi?
1999 da Fazilet partisinden milletvekili olarak seçilen Merve Kavakçı o gün, milletin iradesi yok sayılarak meclisten çıkartılmış ve gerekçe olarak da başörtüsü gösterilmişti.
Hiç unutmam rahmetli babacığımla televizyon başında heyecanla yemin törenini izliyoruz.
Milletin seçip meclise gönderdiği Merve Kavakçı başörtülü mü, başörtüsüz mü katılacak?
Perukla mı gelecek?
Ya da gelmeyecek mi?
Günlerce televizyonlarda sorgulanıp durdu.
Ve nihayet Merve Hanım başında Allah’ın emri olan inancının gereği başörtüsüyle törene katılmak için merdivenlerde gözüktü.
Kamera her adımını çekiyor, tv başında canlı izliyoruz, koltuktan ayağa fırlamış avuçlarım patlarcasına alkışlamıştım.
Babacığıma dönüp baktığımda gözlerinde yaş hem ağlıyor hem de alkışlıyordu.
-Ne oldu babacığım?..
-Sen bilmezsin yaşın küçük biz bu günleri çok özledik kızım, dedi.
O an bir duygu belirmişti adını koyamadığım bir acı, sanki içimi kemiriyordu.
Bende ağlamaya başladım…
Babam; özlediği, hasret duyduğu başörtüsünün iadeyi itibarına sevinç gözyaşları döküyordu.
Müslümanların dertleriyle dertlenebilen, duygusal, diğergâm olabilmeyi başarabilen, nadide bir adamdı rahmetli babacığım…
Bense başörtüsü yasağı yüzünden kaybettiğim hayallerime gözyaşı döküyordum.
Kim bilir niceleriyle ekran başında aynı ruh halindeydik!..
Babam beni karşısına alıp, dünya makamları Allah’ın emirlerinin üzerinde değildir kızım, abin okusun sen de Kur’an ilmi ile şereflen dediği gün geldi aklıma.
Oysa iki ilmi bir arada başarabilecekken, babacığımın neden böyle bir karar aldığını o zaman anlayamadığım, şimdilerde ise çok iyi idrak ettiğim o acı o gün elimden alınan hayallerimin acısıydı.
Gazeteci olacaktım ya hani…
Ya da en güler yüzlüsünden bir hemşire mi olmalıydım?
Dedim ya, hayalimiz çoktu bizim.
Benim gibi nicelerinin hayalleri elinden alınan insanların, bir tarafı hep eksik kaldı.
Bir ara dernek kurmayı bile düşündüm.
Bir bir hayallerine kavuşturmak istedim herkesi.
Tarifi yok, helâli hiç yok, haksa eğer elimizden alınan, hak ettiğimiz yerden geri almalıydık haklarımızı.
O zamanlar da hep dile getirdim, daima ümitvar oldum.
Merve Kavakçı miladımdır benim !..
Daha salona gireli bir kaç dakika olmuştu, o dönemin had bilmez Demokratik Sol Parti (DSP) Milletvekilleri masalara vurmaya başladı, alkışlarla Merve Kavakçı’yı protesto ediyor, sözlü bir şekilde sataşıyordu.
En çok üzüldüğüm ise, kadın hakları diye her yerde ahkâm kesen fakat insan haklarından dahi bi haber, yalnız kendi menfi haklarına odaklı o dönemin kadın vekillerinin dehşetli bir şekilde protestolara eşlik etmesiydi…
Ve o ses duyuldu (“Allah ondan hesabını sorsun”) Bülent Ecevit “Burası devlete meydan okunacak bir yer değil, lütfen bu hanıma haddini bildirin” diyerek dışarıyı işaret etti.
“Sizi gidi kefere beslemeleri sizii” dedi babam.
Gözlerindeki o duygulu yaş aleve dönüşmüş, sinirden adeta alev püskürüyordu…
Televizyon başında kaç kişi bu haldeydi?..
Kaç kişinin oyu bir anda yok sayılmıştı?..
Kaç kişinin hayalleri yeniden yok olmuştu?..
Kaç kişi ağlıyordu?..
En önemlisi, başta Allah hakkı olmak üzere, kaç kişinin hakkına girilmişti?..
Bu soruların cevabı belliydi, bir ben bile bir dünya idim, kıymetimi çiğnetemezdim.
Ağlıyordum ve o gün ahdettim, bu davaya sahip çıkan hangi platform varsa, destek olacaktım.
“Allah ondan razı olsun” , o gün bugün en şerefli davamı kendisine dava etmiş, dert edinmiş olan Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında bir nefer olarak devam ediyorum… Biiznillah!
Bugün bir kez daha, bu kutlu davada yer aldığım için Allah’a şükrediyorum.
Ne demişti Recep Tayyip Erdoğan ?..
30 kasım 2007’de lise öğrencisi Tevhide Kütük, ödül töreninde, başörtülü olduğu için Kozan kaymakamı ve garnizon komutanı tarafından kürsüden indirildiğinde, dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, aileyi telefonla arayarak, “üzülmeyin, bu haksızlıklar bir gün mutlaka bitecek” dedi ve bitti çok şükür.
Allah’a hamdolsun
Bizler ahdettik azmettik.
Ahdimizi yerine getirdik.
İslam’ın en şerefli tesettür ayetlerine ettiğiniz hakaretleri size yedirecek ve bu Ülkenin ayaklar altına aldığınız değerlerini geri alacaktık, aldık.
Başınıza baş, başımıza ise taç edeceğiz demiştik, ettik.
İnancımızdan ödün vermeyeceğiz demiştik.
Vermedik Elhamdülillah.
Allah’a hamdolsun.
Şimdi bugün bu duyguların tezahürünü yaşamak bizlerin hakkı!!!
Merve Kavakçı’yı ve onun nezdinde bu davada bizimle yürüyen yüzbin’lerce hanımefendiyi tebrik ediyorum.
Kazanılmış haklarımıza, bugün sımsıkı sarılıp sahip çıkma zamanıdır.
Küffara, küffarla ittifak edip birleşenlere karşı boyun eğmeyecek aksine en güçlü şekilde karşılarına dikileceğiz.
Başörtüsüne ettiğiniz zulümleri, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Allah’ın izni ile bu ahitleşme, bu bayrak, nesilden nesile devam edecek, inşallah.
Rab’bim yolumuzu daim açık etsin.

selyus