Ana Sayfa EĞİTİM, İÇ POLİTİKA 14 Şubat 2021

Boğaziçi’nde Protesto

Koskoca imparatorluğun son dönemlerinde görülen, yalanların alıcısının çoğaltılmasıyla, gerçeği arayanların yalnızlaştırılması psikolojisi, günümüzde belirgin biçimde görülmeye başladı…

Ve o günün psikolojik harp tekniğine ait aynı zihniyet bu gün de etkisini kaybetmeden kendini göstermeye devam ediyor… Lakin ülkemiz küresel seviyede başlayan bir değişimin eşiğine girdi. Döngünün bu kritik eşiğine girmesiyle de bu zihniyetin kodları çözülmeye, işleri ters dönmeye, yalnızlaştırılma ve uyutulmanın yerini de uyanış almaya başladı.

Artık devir değişiyor… O zaman döngünün düşen trendinde olan hedef zihniyet bu gün yükselen trendine geçti… O dönem saldırıldıkça düşen bilinç bu gün darbelendikçe yükselmeye başladı… O zaman yirmi milyonun üzerinde bir coğrafyayı parçalayan zihniyet bu gün, milleti, potansiyelini aşan coğrafyaya çağırıyor… O dönemde edilgin karakterle kodlanan zihinler bu gün, özgünlüğüyle ortaya çıkmaya başlıyor…

O gün özgüveni olmayanların şişirilen benliklerinin yerini bu gün, özüne uyananlar almaya başladı… Ogün liyakatsizlerle doldurulan imkân merkezleri bu gün yeteneklerin yetkinliğine hazırlanıyor… Şimdi küresel seviyede bir değişim başladı ama hala binlerce gerçek, delilleriyle ortaya konulurken delilli olanlar yalan, temelsiz yalana doğru diyenler, ya da yalanları bilerek kullananlar var. Hala özünden uzaklaştıkça ödüllendirilenler, ruhundan uzaklaşmayı modernlik sayanlar var…

Hala yerli, milli ve maneviyata yabancı olan… İnançsızlığı, imansızlığı çağdaşlık sayanlar var… Hala, değer ve erdemlere tutunmadığı için övünen, erdemli olmayı dert etmeyenleri alkışlananlar var. Ve tabi, edilginliğiyle siyasi rant devşirmeyi bekleyen zihniyete, körü körüne destek verenler var…

Haftalardır haber kanallarında Boğaziçi Üniversitesindeki protestoların sürekli tazelenerek güncellendiğini görüyoruz… Liyakati ile atanan ve istendiğinde kısa sürede atom bombası bile yapabileceğini söyleyen rektör protesto ediliyor… Şeytani zihniyetin üflemesiyle ters dönen ileri geri tabelasını takip eden protest zihniyet de, uzay teknolojisine geçileceğini söyleyen hükümeti alaya alıyor. Ve milletin iradesini çalanların kullandığı içi boşaltılmış kavramlara inanarak bu eylemi destekleyenler var…

Büyük bir çoğunluk da utanma ve hayâ duygusuyla laf anlamayan bu protest karakterlerin karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor… Belli kesim; ideolojik tutum ve karakterlerine üfleyenlere yelken açarken, belli bazı kesim de, renk tayfına dönmüş duygularına ideolojik üfürükçü arıyor… Bir kısmı da kaynağını bildiği halde, esintilerin iklimiyle EGO’larını şişiriyor…

İçlerinde yakinen tanıdıklarımıza da rastlamıyoruz değil… Tanıdık biri, ilk anında olayların ılık havasına kapılarak katılmış ama sahte esintilerin arkasındaki pervaneleri görünce kendine gelerek çekilmiş…

Etrafına da çapa’sız gemi gibi nasıl savrulduğunu anlatmaya başlamış… Özgürlük, adalet, eşitlik gibi canlı ve diri kavramların nasıl ölü kavramlara dönüştüğünü… Genetiğiyle oynanmış bu kavramlara önceleri çabuk kandığını ama artık eskisi gibi olmadığını söylemeye başlamış…

Bu tarzını görünce selamlaşıp yanaştım ve sevindiğimi söyledim… Hal hatır sorgusunun peşinden, eylemine övgü bekleyen bu dostum… Kendisi benden yorum istedi… Ben de ona bu olaylar senin kadar masum değil dedim… Nedenini ısrarla sorunca başladım anlatmaya; Bu işlerde, yüzyılın başında Osmanlının yıkılışı ile bu günlerde başlayan, Türk İslam Medeniyetinin yeniden Dirilişi var diyerek başladım…

Önce Robert Kolej adıyla okulu kuran o meşhur papaz Robert’in tarihi konuşması olan; Fatih Sultan Mehmet Han Rumeli Hisarını buraya kurdu, İstanbul’u aldı. Türkler, İslam milletinin lideri oldu. Bende o hisarın üstüne bu okulu kurarak, bu milletin zihnini tersine çevirip kendi değerlerine düşmanlığa kodlayacağım, dediği söylemiyle başladım… Sonra bu okulda, İslami değerleri önemsemeyenlere verilen imkânların İslami değerlere tutunanlara verilmediğinden bahsettim.

Önemli yetkinliklere ve etkin imkân merkezlerine yerleştirilmesinde de aynı yöntem uygulandığından… Bu okuldan mezun olanların papaz Robert’in saldırdığı değerlere saldırdığını… Bu temel değerlere tutunanlara imkânların sınırlandığını söyledim… Sonra bu zihniyetin bu ve benzeri okullarda kökleşmesini dayatan Amerika’nın modern sömürü sistemine “Van Minüt”  diyerek meydan okunmasına kadar devam ettiğini…

Yiğit düştüğü yerden kalkar deyimi ile teslimiyetçi zihniyetten, bağımsız ve özgün bir diriliş mücadelesine geçildiğini söyledim.

Sonra bu olayın Suriye, Irak, Libya, Karabağ ile ilişkisinin olduğunu… Bu başarılı atılımlar uzun bir başarı zincirinin ilk halkaları olduğunu… Türkiye’nin özgün özellikleri ile tarihsel misyonunu yeniden dirilişine eklenecek daha çok halkaların varlığından bahsettim…

Ne kadar anladığını bilemem. Ne zihinsel tekâmülünü bilebilirim ne de tekâmülüne bağlı algı seviyesini… Lakin anladığını gösteren gözlerle sözümü kesmeden dinlediğini gördükçe devam ettim…

O dönemde Osmanlıyı yıkarken birleşenler bu gün yeniden dirilişi engellemek için birleşiyorlar…

Yıkılışında düşmanla işbirliği yapanlar bu gün, dirilişini engellemek için işbirliği içindeler… Ve… O gün devirsel döngünün düşen yönünde nasıl ki Osmanlının yıkılışı durdurulamamıştı… Bu gün de değişen devrin yükselen döngüsüne giren Türkiye’nin yükselişi durduramayacaklarını söyledim… O zaman nasıl ki hain işbirlikçilerin kara propagandası ile algılar şekillendirilip zihinler kör ediliyordu… Bugün o zihniyetin saldırganlığına uyanışla tepki veriliyor dedim… O zaman da terör örgütleri desteklenip vekâlet savaşı yapılıyordu… O zaman da yerine koyacakları planları olmadan sultan gitsin ne olursa olsun deniyordu… Bu gün de söylemleri aynı…

Fakat şimdi devir değişti… O zaman mazlumları ezmeyi sistemleştirmek için birleşenler şimdi, zulümlerini korumak için bir araya geliyorlar… O zaman sistemlerini engellediği için yıkılan İslam, şimdi Rönesans doğuracağı için engellenmeye çalışılıyor dedim…

Kökten değişmiş bir ailenin çocuğu olarak sadece kendi bilincinde olmanın masum tepkisi ile vay be…

Onun için mi dini sembollerimize bile saldırıyorlar, peygamberimize hakaret ediliyorlar… Onun için mi milletimizi boş çuval gibi ruhsuz bedene çevirmek istiyorlar… Onun için mi milletin ruhuna, özüne, onu ayakta tutan değerlere saldırıyorlar dedi…

Zihnimize dikkat etmeliyiz… Dikkatimiz kimsenin eline geçmemeli. Ele geçen dikkat ele alanın elinin şekline girer dedim… Onun için zihinleri kodlanmış… İtildiği köşede tünekleyen… Ülke ve milletinin değerlerine ters düşen ne varsa her şeyi sorgusuz sualsiz alkışlayan… Söz konusu değerler olduğunda konumlanacak yer bulamayan tipler var… Fakat umutsuz değiliz… Değerleriyle donanımlı…

Milletin iradesini çalan zihniyete dur diyecek… Demokrasi ve insan hakları kavramlarıyla anarşistlik hastalıklarını gizleyenlerin tomografisini çekecek… Müslüman düşmanlığını eylemleri ile resmedenleri takip edecek… Şuurlu ve erdemleriyle donanımlı YENİDENDİRİLİŞ aslanlarının varlığını da kimse göz ardı etmemeli… Bu millet psikolojik harbin her türünü gördü… Ve her tür harbe de hazırdır diyerek vedalaştık…

Sevgi ve saygılarımla…

Hasan Basrı Canca

selyus