Ana Sayfa EĞİTİM, İÇ POLİTİKA 20 Mayıs 2021

Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlerle buluştu

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütüphane Söyleşileri’nin ikincisinde Millet Kütüphanesi’nde gençlerle bir araya geldi.

Gençlerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Kovid-19’la mücadele kapsamında aşı konusuna ilişkin bir soru üzerine, Türkiye’nin dünyadaki aşı uygulamasında hemen hemen en önde gelen ülkelerden biri olduğunu söyledi.

11,5 milyonu ikinci doz olmak üzere toplam 26,5 milyon aşılama yapıldığı bilgisini paylaşan Erdoğan, “Şimdi 26,5 milyon aşılama tabii önemli bir rakam. Şimdi dünkü Kabine Toplantısı’ndan sonra attığımız adımla birlikte hızla bu daha da artacak.” diye konuştu.

Yaş gruplarında 65 yaş grubu üstünün bitirildiğini ve aşağı doğru inildiğini anımsatan Erdoğan, “Zaten 18 yaş altıyla ilgili bir aşılama olayı şu anda söz konusu değil ama oraya kadar olan bölümde değerlendirmeleri Sağlık Bakanlığımız yapmış vaziyette. Onların aşılamalarını da yoğun bir şekilde, örneğin öğretmenlerde 3’te 1’ni bitirdik. Ama aynı şekilde şu anda jandarmada, polisimizde bütün silahlı kuvvetlerde diyoruz ki hiç kalmasın. Sağlık zaten tamam onu bitirdik ve bundan sonraki süreci de yine yoğun bir şekilde inşallah bitireceğiz. Yani biz bu süreci aşılamayı bitirmek suretiyle devam ettiriyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

Bir gencin, sosyal medyada “kısıtlama döneminde turistlere serbest, vatandaşa yasak” diye bir algı oluştuğunu ifade ederek bu konudaki düşüncesini sorması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

“Yani şunu arkadaşlar, iyi değerlendirmemiz lazım, yani ‘turistlere serbest, vatandaşa yasak’ fikri, bunların hepsi sadece ‘İktidarı biz nereden çökertiriz, iktidarı biz nereden zayıf düşürürüz?’ Şimdi bu sabah bir televizyon kanalında baktım ki bir açılış yapılıyor bir yerde, ‘turizm çöktü’ diyor bu yeni siyasete giren şahıs. Biz göreve geldiğimizde 12 milyon dolar gibi turizm geliri vardı ama biz bu rakamı 35 milyar dolara kadar çıkarttık. Ama şu anda bir koronavirüs döneminden geçiyoruz ve turist vesaire bunlar zaten gelemiyor, gelenler öyle veya böyle bazı riskleri göze alarak geliyor. O riskleri göze alarak gelenlere de biz diyeceğiz ki, ‘sen riskleri her ne kadar göze alarak geldiysen de sokaklarda dolaşamazsın arkadaş.’ Gelmiş zaten, yani ona biz niçin kapıyı kapatalım? Yani oradan 3-5 dolar veya avro girecekse ülkemize, bırak girsin. Zaten nerelere nasıl para harcayacağı da belli.”

“SİYASİ DEZENFORMASYON”

Bu konularda yapılan işin tamamen siyasi bir dezenformasyon olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlara ben hiç kulak asmıyorum ve yanlış bir yaklaşım diyorum. Şu anda diyelim Sultanahmet Meydanı’nda zaten birçok yer kapalı, dolaşan turistler de orada bakıyorsunuz işte halı vesaire bazı şeyler satın alıyorsa alıyordur, onlara da sen kapıyı niye kapatacaksın? Bırak yapsın alışverişini. Yani Türkiye’ye oradan girecekse döviz vesaire bırak girsin. Çünkü sıkıntı zaten bu aya kadar böyle devam etti. Şimdi biz kapıları nasıl açarız, nasıl turistleri bir an önce ülkemize sokarız, bunun arayışı içerisindeyiz. Bunun için birçok Avrupa ülkesiyle görüşmeler yapıyoruz, ‘bir an önce kapılarınızı açın, kapılarımızı açalım’ diyoruz. Ve Kültür Turizm Bakanım örneğin dün Rusya’daydı, öbür tarafta işte biz İngiltere’yle görüşmeler yapıyoruz, Almanya’ya görüşmeler yapıyoruz. Niçin? Buralardan bir an önce turistler gelsin diye. Ama kalkıp da ‘turiste açık, öbür tarafta yerliye kapalı’ böyle bir şeyin propagandasını yapmak bu sosyal medyanın sadece sahtekarlığı ve sosyal medyanın ülkemizi içeriden vurmasına yönelik kampanyasından başka bir şey değildir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, turistlerin ülkeye girmesi konusunda Kovid-19 kapsamındaki her türlü tedbirin alındığını da ifade etti.

Erdoğan, “Hepsinin bir defa belli süresi var, yani 10 gün test, bunu olacak, o testi olmadan zaten gelemiyor. Hatta hatta bazıları ülkemizde bu testi olma durumunda kalıyor. Bütün bu tedbirlerin hepsi anlaşmalı olduğumuz ülkelerle bu şekilde yapılıyor. Ama işte sosyal medya diyorum ya, sosyal medya biz bu iktidarı nasıl vururuz, Erdoğan’ı nasıl tökezlettiririz, yaptıkları iş bu.” diye konuştu.

“BAŞARABİLECEK GÜCE SAHİP OLDUĞUMUZ İÇİN BU ADIMLARI ATABİLDİK”

Tam kapanmanın sonuçlarının sorulması üzerine Erdoğan, vaka sayılarında ciddi anlamda düşüş olduğunu söyledi.

Vakaların 10 binlere inmesinin alınan kararlı adımların neticesi olduğunu dile getiren Erdoğan, “Kısmi kapanmayla tam kapanma arasında bu farkı çok açık, net gördük. Şimdi hedef, her şeyden önce 5 bine inmek, yani 5 bine indiğimiz andan itibaren tabi çok daha rahatlayacağız.” dedi.

Vaka sayılarıyla birlikte vefatların da azalacağını aktaran Erdoğan, bunu başarmak için her türlü tedbiri aldıklarını vurguladı.

Esnafa yönelik tedbirlere de değinen Erdoğan, restoranların, kafelerin, berberlerin, kuaförlerin ve diğer esnafın durumunun kabine toplantısında masaya yatırıldığını söyledi.

Erdoğan, alınan kararlar arasında çok ciddi nakdi yardımlar bulunduğunu, 3 bin liralık, 5 bin liralık nakdi yardımların Kabine toplantısının ardından açıklandığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi bütün bunları açıklarken, dikkat edin, yani bunu biz nereden veriyoruz? Bunları biz eğer güçlü bir devlet olmamış olsak bunları verebilecek atabileceğimiz adımımız da olmaz. Ama bunu başarabilecek bir güce sahip olduğumuz için bu adımları da atabildik, atıyoruz ve atacağız. Şu anda da hamdolsun iyi bir noktadayız.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin aşı konusunda dünyada sayılı ülkeler arasında olduğunu dile getiren Erdoğan, başta öğretmenler olmak üzere polis, jandarma gibi öncelikli kesimlerin aşılanma sürecini de devam ettirdiklerini söyledi.

Bu konuyla ilgili dün kararlı bir adım atıldığını ve süratle aşılamanın devam ettirileceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Özellikle BioNTech Almanya’dan onu bol miktarda getirelim istiyoruz ve öbür taraftan Çin’den beklediğimiz aşılar var. Dün gerek danışmanım ve gerekse Kültür Turizm Bakanım, Sağlık Bakan Yardımcısı birlikte Rusya’daydılar, Rusya’da görüşmeler yaptılar, Rusya’dan acaba ne kadar aşı alabiliriz, onun görüşmeleri yapıldı. Yani koşturuyoruz, istiyoruz ki yerli, milli aşı gelmeden önce bu aşılarla süreci bir defa devam ettirelim ve kimseye de bu noktada muhtaç olmayalım. Ve bu süreci hızla devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz ve inşallah da bu ölüm sayılarını çok dikkate alıyorum, bunları daha da düşürelim ve vaka olayını da yine inşallah 5 bin, 5 binin altına indirelim diyoruz ve bu çalışmaları da kararlı bir şekilde sürdürelim.”

“ORALARDA BİZİ TEMSİL EDECEKLER”

Bir gencin, ülkede “yabancı öğrenci” sayısının artmasına ilişkin sorusu üzerine Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak, Başkanı olarak “yabancı öğrenci” ifadesini kullanmak istemediğini, “küresel” veya “uluslararası” ifadesini kullandığına işaret etti.

Türkiye’nin bu noktada 200 bin öğrenciye çıktığını ve dünyada saygın, sayılı ülkeler arasına girdiğini anlatan Erdoğan, bu kabulün artarak sürdüğünü, kararlılıklarını aynen devam ettireceklerini bildirdi.

Küresel öğrencilerin Türkiye’den ayrıldıktan sonra kendi ülkesinde veya gittikleri herhangi bir yerde Türkiye adına bir misyon şefliği yapacaklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

“Yani Türkiye’nin oralarda bir misyon şefi olacak. Oralarda adeta bizi temsil edecekler. Ve bizim adımıza oralarda birçok propagandalar yapacaklar. Şimdi zaman zaman gittiğim değişik yerlerde bizde okuyup yetişmiş, bizden ayrılıp gitmiş olan öğrencilerin bu noktadaki bizim lehimizde yaptıkları propagandaları biliyorum. Bu da tabii bizi ciddi manada sevindiriyor. İnanıyorum ki bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak, çünkü branşlar daha da yayılıyor, çok daha değişik branşlarda ülkemizde okuyup yetişip ondan sonra giden bu evlatlarımız, bu öğrencilerimiz Türkiye’nin adına oralarda çok ciddi propagandalar yapacak, bizim birer propagandistimiz olarak kendi ülkesinde de gittikleri farklı ülkelerde de bu çalışmaları yürütecekler, bundan hiç endişeniz olmasın. Onun için de siz bu öğrencileri sahiplenin, bunları adeta kendi adımıza yetiştirip kendi ülkelerine veya gidecekleri herhangi bir ülkede bu çalışmaları yapmalarına yardımcı olalım.”

“FİLİSTİN DENDİĞİ ZAMAN, BENİM CİĞERLERİM ADETA SESE GELİR”

Bir gencin uluslararası medyanın ve batılı devletlerin Filistin’de yaşananlara sessiz kaldığını ifade ederek, “Bu insan hakları ihlalleri ve bu zulüm ne zaman son bulacak, görüşleriniz nelerdir?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları anlattı:

“Her şeyden önce olayı uluslararası bazda değerlendirmeyelim. Maalesef ülkemizde de aynı kafada olan, aynı yanlışı ortaya koyan siyasi liderler var. İşte şu anda muhalefetin bir kanadı örneğin benim Netanyahu ile adeta aynı çizgide olduğumu söyleyecek kadar Grup Toplantısında bir açıklama yapıyor. Filistin dendiği zaman, benim ciğerlerim adeta sese gelir ve o Filistin’in haritadaki yerini bilmeyecek kadar zavallıdır. Ben ise, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 47’den bugüne bu terör devleti İsrail’in Filistin’i nasıl topraklarını işgal edip 47’den itibaren bugünlere geldiğini Genel Kurul’da haritayla göstermişimdir.”

Gençlerin belki birçoğunun o konuşmayı izlediğini, 1947’den bugüne kadar nasıl o toprakların işgal edile-edile küçüldüğünü ve bugün adeta işgal devleti, terör devleti İsrail’in, Filistinlilere yaşanacak yer bırakmadığını anlattığını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şimdi utanmadan sıkılmadan kalkıp beni Netanyahu ile aynı kefeye koyacak kadar ahlaksızlaşan bizde siyasetçi var. Ve bir kadın olması hasebiyle daha ileri gidecek değilim, ama ben bugüne kadar Netanyahu’yla bir araya gelmiş dahi değilim. Ben Şaron’la bir araya geldim, benim biliyorsunuz bir de yine İsrail’in Başbakanı ile Davos’ta bir maceram oldu. Davos’ta da o zamanki o İsrail’in Başbakanına verdiğim cevabı tüm dünya biliyor. Bunlar çünkü çocukları katlederler şehit ederler, kadınları katlederler şehit ederler, yaşlı insanları katlederler şehit ederler, siz busunuz dedim, bunu orada söyledim, Davos’ta söyledim, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda söyledim. Yani bunu söylemiş ve 40 yıllık siyasi hayatı özellikle bunlarla mücadele ede ede geçmiş olan bir Erdoğan’a sen bunu söyleyemezsin. Bu senin ne haddinedir, ne de sana böyle bir fırsatı kimse vermez. Bundan sonraki süreçte de bizim Filistinli kardeşlerimize olan desteklerimiz gerek insani yardım konusunda, gerek diğer konularda, şimdiden söylüyorum kendisine; bugüne kadar Filistin’e Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapmış olduğu tüm destekler AK Parti iktidarı dönemindedir. Hanımefendi, önce bunu bir öğren, ne yapmışız bunu bir öğren. Hastanelerine varıncaya kadar biz bunları oralara yaptık. İnsani yardımları yaptık ve bunun dışında birçok desteklerimizi yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Bunu da tabii özellikle bilmesini isterim. Ama bilmez, bunların böyle bir derdi yok. Bunlar eninde sonunda nereye varırlar? Ha bunlar Esed’in yanında yer alırlar, bunlar Filistin’e karşı düşman olanların yanlarında yer alırlar. Bunlar ne derlerse desinler, Netanyahu hiçbir zaman bizim dostumuz olmamıştır, olmayacaktır ve biz de Netanyahu’ya karşı bugüne kadar verdiğimiz mücadele neyse, bundan sonra da ayın mücadeleyi vererek yolumuza devam edeceğiz.”

Adada bir çok adım attıklarını ve bu adımları geliştirerek devam ettirdiklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

“Şimdi havaalanı olarak iki tane havaalanı var Kıbrıs’ta; birisi işte Türkiye’de tüm vatandaşlarımın bildiği Ercan, birisi de tabii daha önce orada bulunan, ama biz orayı da şimdi bir değişikliğe sevk etmek suretiyle yeni bir isimle ve daha çok SİHA’larımızın ve İHA’larımızın yer aldığı alan. Bunları niye acaba bu denli hareketlendiriyoruz, sebep? Bölgede olabilecek herhangi bir saldırıda güçlü olmamız lazım. Güçlü olmak için de havada, karada, denizde her şeyinle var olacaksın. Peki, var mıyız? Evet, varız. Kaldı ki hepsini koy bir kenara, biz zaten şuradan hemen Anamur’dan, Mersin’den uçaklarımızı kaldırdığımız zaman, Adana’dan kaldırdığımız zaman, uçaklarımız anında nerede? Oradalar. Yani bizim için zaman mefhumu burada zaten yok. Bütün mesele nedir? Siz yere sağlam basacaksınız, özgüveniniz olacak. Türkiye olarak biz varız. ”

“YAKINDA FETÖ TAKIMINDAN DA ÖNEMLİ BİR İSMİ AÇIKLAYACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadele çalışmalarına yer verdiği konuşmasında, Gara operasyonunda emri veren Sofi Nurettin denilen katilin öldürüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:

“Ama biz bugüne kadar çok Sofi Nurettinler öldürdük ve bunlar hala devam ediyor, edecek. Hedefimiz şu anda Kandil, Kandil’i de çökertmemiz lazım. Yani biz Cudi’de, Beslerderesi’nde, bütün buralarda terörle mücadelemizi bugün eğer askerimizle, emniyet teşkilatımızla beraber yürütüyorsak, jandarmamızla beraber yürütüyorsak, demek ki ülkemizin yönetiminde bir farklı dönem şu anda yaşanıyor. Yani öyle rastgele bir yönetim yok. Ne yaptığını bilen, attığı adımı gayet iyi bir şekilde bilen ve bununla birlikte de ‘hedefim benim şu ve bu hedefi de şu kadar zaman içerisinde gerçekleştireceğim’ bu planlamayla yürüyen bir Türkiye Cumhuriyeti var. Ve bunu da başarılı bir şekilde şu anda sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Yakında FETÖ takımından da önemli bir ismi açıklayacağız, şu anda elimizde. Şu Sofi Nurettin olayı biraz şöyle bir kenara geçsin, ondan sonra da FETÖ’den kimi yakaladık, hesaba çektik, ne durumda onun açıklamasını da inşallah yapacağız.”

“ADALAR’DAKİ 900’Ü AŞKIN AT NEREDE?”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’un Adalar ilçesinde 900’ü aşkın atın adeta telef edilmeyle karşı karşıya getirildiğini belirterek, sözlerini şunları söyledi:

“Peki, neydi durum? Bu atlar önce dedik ki, ‘Adalar’dan alınsın.’ Ne olsun? Adalar’a elektrikli otomobiller getirilsin, yani bu atların yaptığı işi bu elektrikli otomobiller yapsın. Bunu Bakanımla, İçişleri Bakanımla vesaire görüştük. İçişleri Bakanım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyla da görüştü ve mutabık kaldık. Ben de Cumhurbaşkanı olarak ‘isabetli olur’ dedim, bu şekilde yapalım ama elektrikli olmak kaydıyla. Çünkü benzinli veyahut da bir diğer dizel falan, bunlar olmaz. Çünkü bunlar orada ne yapacaktır, turistleri, vatandaşı ciddi manada rahatsız edecektir. Ama artık burada böyle bir karar verildiğine göre atları buradan uygun bir mahalle transfer edelim, Adalar’da artık at olmasın. Öyle bir noktaya geldi ki, 900’ü aşkın atın nerede olduğu dahi belli değil. Günlerce televizyonlarda bu atlar nerede sorusu cevabı arandı, bu cevap bulunamadı. Şimdi bunun cevabını kim vermesi lazım? İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanının vermesi lazım veya Adalar İlçe Belediyesi vermesi lazım. Nerede bu atlar? Bunların hastalık üretmesi söz konusu olabilir, bununla ilgili de bir cevap yok. Önce Çin’den otomobillerin getirilmesi konuşuldu, daha sonra bunun yarı yolda kaldığı vesaire söylendi. Bir ara Bursa’dan böyle bir otomobil üretimi söz konusu falan dendi, maalesef bu da ortada kaldı. Ve bu otomobil sorunu çözülemedi. Şimdi bu sorumlu olan Adalar İlçe Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi bu konuyu bir defa çözmesi lazım, çözdükten sonra da Adalar sorunu çözülmeli. Ancak hayvan haklarıyla ilgili konuda artık sona geliyoruz ve bu konuyu Genel Başkan Yardımcım Özlem Hanım ve Tekirdağ Milletvekilim ki bu işin Komisyon Başkanıdır, Mustafa Yel, onlar yakından takip ediyorlar ve kısa zaman içerisinde inşallah neticeye varacağız ve adımı da atacağız.”

“MİLLİ AŞIMIZI İNŞALLAH YETİŞTİREBİLİRSEK O ZAMAN ZATEN BİZİM HERHANGİ BİR ENDİŞEMİZ DE OLMAYACAK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir öğrencinin güz döneminde üniversitelerde yüz yüze eğitime ilişkin sorusu üzerine, şunları kaydetti:

“Tabii şimdi üniversite öğrencilerinin bu noktadaki avantajları daha farklı, daha fazla. Yani üniversite öğrencilerimiz inşallah üniversitelere gitme noktasında avantajlı. Fevkalade bir durum olmazsa onların konumunun bu noktada farklı olacağını YÖK söylüyor, kendileriyle de bu konuda hazırlıklarımızı yapıyoruz. Ama bütün mesele aşı konusunu hele hele yerli milli aşımızı inşallah yetiştirebilirsek o zaman zaten bizim herhangi bir endişemiz de olmayacak. Çünkü üniversite öğrencilerimize diyoruz ki, aşılarını yapalım, aşılarını yaptıktan sonra da zaten yol açık.”

“Üniversitelerimizde coğrafi konumdan ötürü, fiziki şartlar ve kuruluş yıllarından itibaren yaşanılan eşitsizlikler mevcut. Örneğin Malatya’da kurulan bir üniversite ile İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimizde kurulan üniversiteler arasında farklılıklar var. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.” sorusunu üzerine Erdoğan, göreve geldiklerinde 76 olan üniversite sayısını 207’ye yükselttiklerini hatırlattı.

“YERLİ FUTBOLCULARIMIZA ÖNEM VERMEMİZ GEREK”

“Türk futbolunda yabancı sayısının azaltılarak, yerli futbolculara destek olunmasına” ilişkin düşüncelerinin sorulduğu Erdoğan, “Bak şimdi çekirdekten yetişen Sergen kimin öğrencisi? Serpil Hamdi Tüzün’ün öğrencisi, onların hocası oydu. İşte Sergen’i, Rıza’yı, onları o yetiştirdi ve o çarktan çıktılar. Şimdi de geldi işte Beşiktaş’ı şampiyon yaptı, ama tabi iyi de bir takımı var ve son anlarda biraz tökezleme durumuyla karşı karşıya kaldıysa da işi bitirdi.” ifadelerini kullandı.

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’yi arayıp tebrik ettiğini kaydeden Erdoğan, bu sezon Sergen Yalçın ile performansı yüksek bir takım izlediklerini söyledi.

“Tabii bizim bütün üzüntümüz, bu koronavirüs belasıyla, Kovid’le aslında sahaların tadını alamadık. Çünkü böyle ekranlardan izlemekle filan falan bu işin tadı olmuyor.” diyen Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Tribün farklı bir zevk veriyor. Tribün olmayınca ne sahadaki oyuncu bu işin zevkini alabiliyor ne de futbolseverler bu işin zevkini alabiliyor. Öyle veya böyle temennim odur ki, önümüzdeki sezona bu beladan kurtulmuş olarak gireriz. Fakat tabii yine küresel diyeyim futbolcu noktasında ben yerli futbolcularımıza önem vermemiz gerekir diyorum. Niye? Eğer biz milli takımımızın çok güçlü olmasını istiyorsak, Milli Takımımızın güçlü olması için bizim çekirdekten yetişme futbolcularımızın olması lazım. Bakın şimdi Milli Takımımız biraz kıpırdanıyorsa, yine yurt dışındaki birçok yerlerde oynayan futbolcuları milli takıma çağırmak suretiyle biraz daha güç katıyor değil mi? Ama biraz daha içeriden yetişme olsa, bizim Milli Takımımız inanıyorum ki çok daha güçlü olacak. Şimdi mesela işte Fransa’da Lille’de Burak son haftalarda orada bayağı performansı yüksek neticeler aldı, arka arkaya işte 2 tane, 3 tane hattrick yaptığı maçlar oldu.”

“ÜNİVERSİTELER KALİTEDE YARIŞIYORLAR”

Burak Yılmaz’la konuşup tebrik ettiğinin bilgisini veren Erdoğan, “Aynı takımda tabii Burak var, Yusuf var, Zeki var, üçünün de orada oynaması o da ayrı bir… Yani Türkiye olarak Fransa gibi bir ülkede bizim 3 evladımızın aynı takımda oynaması büyük önem arz ediyor. Şimdi işte zannediyorum bu akşam veya yarın oynayacakları bir maç var, o maçı alırlarsa şampiyon oluyorlar, tabii şampiyon olmaları da bizim o üç evladımız için büyük gurur.” dedi.

“NETİCEYE VARMAMIZ LAZIM”

“Hayalim dediğiniz pek çok şeyi gerçekleştirdiniz. Peki, gençler için gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mıdır?” sorusu üzerine Erdoğan, “Olmaz olur mu? Her şeyden önce şu anda bugün burada 80 gencimiz var ve bu 80 gencimiz çok değişik illerden, değişik üniversitelerden buraya katıldılar ve sizin yarınlar için umutlarınız var, hedefleriniz var, bu hedefleri bir defa hayata uygulamanız gerekiyor.” cevabını verdi.

Gittiği okullarda “oku, düşün, uygula, hayata geçir” tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Şimdi bunu hayata geçirmemiz lazım. Okuyalım, okuduğumuzu düşünelim, düşündüğümüzü uygulayalım, uyguladığımızı da hayata geçirelim. Şimdi bu süreç içerisinde kuru kuruya okumak değil, onun üzerinde düşünmemiz lazım, düşündüğümüzü de uygulamamız lazım, ondan sonra da bunu takip edip bir defa neredeyim, nereye geldim, ne yapıyorum, bunun neticesini almamız lazım. Ve Erbakan Hocamız hep şunu söylerdi: ‘intaç, intaç, intaç’ yani netice, netice, netice. Şimdi bizim de gençler olarak neticelendirmemiz lazım. Şimdi ben futbol oynadım, ama şimdi orta sahada top çevirmekle netice olur mu? Olmaz. Peki, futbolun neticesi ne? Gol. Golü atmadıktan sonra orta sahada top çevirmişsin, o hiçbir işe yaramaz. Şimdi ilimde de bizim neticeye ulaşmamız lazım, neticeye varmamız lazım. Hangi sahada ilim tahsil ediyorsak, o sahada her şeyden önce bir şeyi, doktor muyuz, peki doktorlukta alan çok fazla, cerrah mıyız, dahiliyeci miyiz öyle mi, röntgen, bu alanda mıyız? Hangi alandaysak o alanda olmamız gereken yere varmamız gerekiyor. Şimdi Uğur Hoca Almanya’da, Hanımefendiyle beraber orada bak şu anda Almanya’da kendilerinden bir ses getiriyorlar. Nedir? Çünkü onlar neticeyi yakaladılar, en kritik anda ne yaptılar? Şu aşıyı intaç dediğimiz neticelendirdiler, ortaya koydular ve kötü itibarıyla Türk orada kendinden ne yapıyor, bahsettiriyor ve ödülü de alıyor.”

“ÜNİVERSİTEYİ KAPINIZA GETİRDİK”

Aynı şekilde Aziz Sancar’ın ödül aldığına değinen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Uğur Hoca olmanız, birer Aziz Sancar Hoca olmanız mümkün veyahut da alanınızda, siyaset bilimindeyse siyaset biliminde bu işi başaracaksınız. Başbakan mı olmak istiyorsun? Başbakan ol. Cumhurbaşkanı mı olmak istiyorsun? Cumhurbaşkanı ol. Bakan mı olacak, belediye başkanı mı olacak? Ol ol ol, ama bir yere muhakkak gelerek bu hizmeti vermemiz lazım. Yani bulunduğumuz alanın zirvesi neyse o zirveye ben tırmanacağınıza inanıyorum, bunun kararlılığı içerisinde olmamız lazım. ‘Ya işte bize şu verilmiyor, bu verilmiyor.’ Yok, her şey veriliyor bu ülkede, verilmeyen bir şey yok, her şey veriliyor. İşte bak ne dedik? Yani ülkemizde 76 üniversiteden aldık 207 üniversiteye geldik. Yani biz üniversiteyi kapınıza getirdik, niye getirdik? Dedik ki, oradaki öğrencilerimiz rahatlıkla ilk, orta, lise, üniversite, hepsini ayağında bulsun, bunları yapmamız lazım. Ve en güzelini yapalım dedik, ‘her ilde üniversitelerimizin en iyisini yapalım’ dedik ve mümkün olduğunca da öğretmenlerimizi yetiştirelim, onların sayısını artıralım ve öğretmenlerimizi buralara tayinlerini süratle yapalım dedik. Onun için de sizlerden hiçbir il ayırt etmeksizin inşallah hangi alanda bir görev düşüyorsa ben o alanda o görevi yapmanız noktasında sizlerden doğrusu çok ciddi icraatlar bekleriz. Bu millet sizden bunu bekliyor onu da söyleyeyim, bahanesi yok bu işin. Nerede, ne zaman hangi görev düşerse bu görevi yapmanız lazım.”

“DİYARBAKIR ÇOK DEĞİŞTİ”

“Diyarbakır ve bölge için daha nasıl yatırımlar olacak? Diyarbakır’ın tanıtımı için bir şeyler istiyoruz.” demesi üzerine Erdoğan, soruyu yönelten gence yaşını sordu.

Gencin “20 yaşındayım” yanıtını vermesine üzerine Erdoğan, “Şimdi doğduğu zamanki Diyarbakır, bugünkü Diyarbakır hiç mi hiç mukayese edilmez. 20 yıl önce Diyarbakır gezilecek, görülecek bir Diyarbakır değildi, harabe, altyapı yok, üstyapı yok, tamamen berbat ve biz o Diyarbakır’ı hamdolsun bugün mukayese edilemeyecek bir Diyarbakır haline getirdik.” ifadelerini kullandı.

Şu anda Diyarbakır’ın, Dicle’nin özellikle altyapısının muhteşem olduğunu, insanların kafelerde gece saatlerine kadar oturarak muhabbet ettiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şimdi şöyle yapacağız, buradaki bütün kardeşlerimizi ya Ankara merkezli burada toplayacağız, buradan Diyarbakır’a götüreceğiz veyahut da bütün illerin tespitini yapacaksınız, kendi illerinden oradan hemen uçak biletlerini falan gönderip Diyarbakır’a alacağız, Diyarbakır’da kendilerine rehberliği de yine Yusuf kardeşimiz de yapar ama, bizim orada Valilik vasıtasıyla Diyarbakır’ı bir gezmelerini doğrusu ben de çok ama çok isterim, çünkü Diyarbakır çok değişti. Dicle Üniversitesinin rehberlik bölümü varsa, rehberlik bölümü bu çalışmayı yapabilir ama orada biz valimizi görevlendirelim inşallah ve bu konuyla ilgili olarak da her şeyden önce illerimizden tabi uçak kaldırabilen illerimiz varsa oralardan uçakla gelirler, yoksa Ankara merkezli olarak Ankara’ya gelir, Ankara’dan kendilerini Diyarbakır’a uğurlarız.”

“ÖYLE BİR ANAYASA YAPALIM Kİ…”

Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili soruları da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte anayasaların yapılmasına bakıldığında Türkiye için ihtiyacı olan bir anayasanın yapılmasının çok uzun zaman aldığına vurgu yaptı.

Bu anayasaların yapılmasının da ihtiyaca cevap verecek bir şekilde olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bundan dolayı maalesef halkın yasaların tanziminde veyahut da anayasayı gerektirdiği şekilde bir netice almaya yönelik maalesef adımlar atılamıyordu. Şimdi ise öyle bir anayasa yapalım ki bu yaptığımız anayasa yani Cumhurun ihtiyacına cevap verecek bir anayasa olsun. Ve bu konuyla ilgili olarak Cumhur İttifakı biz bir adım atalım dedik ve bu Cumhur İttifakı olarak attığımız bu adımda şu anda yani anayasacılar, STK’lar ve bütün bunlarla birlikte de yaptığımız hazırlığı daha sonra halka açalım. Halkta bu açtığımız metni değerlendirsin. Onlar da değerlendirdikten sonra biz burada eksikler nelerdir bu eksikleri giderelim ve Cumhur İttifakı olarak da bu anayasa metni üzerinde adımımızı atalım. Tabii son zamanlarda maalesef muhalefet ‘biz böyle bir şeye ihtiyaç duymuyoruz’ gibi laflar etmeye başladılar. Zaten bu zihniyet geçmişten bu zamana hiçbir zaman ihtiyaç duymadı ki. Hiçbir zaman ihtiyaç duymadığı için de bu ülke sağlıklı bir anayasa ile ne yapılmadı? Yönetilemedi. Ve ne oldu? Kanunlarla yönetilen bir Türkiye haline geldik, şu anda da durum aynı. Yine kanunla yönetilen bir ülke konumundayız. Öyle de olsa, böyle de olsa biz önce üzerimize düşeni bir yapalım. Biz üzerimize düşeni yaptıktan sonra netice alırız veya almayız, ama hiç olmazsa yaptık deriz ve elimizde de bu anayasa metni inşallah olur.” Kaynak: AK Parti internet sitesi

selyus