Ana Sayfa YEREL YÖNETİMLER 20 Ekim 2018

Muharrem Kaşıtoğlu, “Daima hedeflerim oldu, sıradan olmayı hiç düşünmedim”

Beykoz’un 15 Temmuz gazisi, İBB ve Beykoz Belediye Meclis Üyesi Muharrem Kaşıtoğlu, “Daima hedeflerim oldu. Sıradan olmayı hiç düşünmedim. Sürekli bir mücadele verdim” dedi.

İstanbul Takipte Haber Sitesi olarak yolumuz Beykoz’a düştü. Yakından takip ettiğimiz Beykoz’un marka değeri yüksek olan isimler var. Mesela aklımıza hemen Beykoz’un ağabeyi ve dürüst siyaset adamı Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek geliyor. Yine Çelik bilek gibi bir ustanın yanında yetişen Muharrem Kaşıtoğlu var ki o da Beykoz için önemli bir isim ve kazanımdır.

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in çok değerli bir insan ve aynı zamanda bir marka olduğunu ifade eden Muharrem Kaşıtoğlu, “Yücel başkanımız, askerî vesayetin fırtına gibi estiği, hemen herkesin deliklere saklandığı 28 Şubat döneminde belediye başkanı iken gösterdiği dik duruşudur. Sadece bu duruşu ile bile aklımda, zihnimde ve daha da önemlisi kalbimde yer etmiştir.”

15 Temmuz hain darbe girişimini iliklerine kadar yaşayan ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde gazi olan Kaşıtoğlu, “Daima hedeflerim oldu. Sıradan olmayı hiç düşünmedim. Sürekli bir mücadele verdim.” diyor.

Yazarlığı, 40 yıldan fazla bir zamandır Beykozlu oluşu, Kent Konseyi Başkanı iken Beykoz’da 100 bin imza toplayıp TBMM’de oybirliği ile geçmesinin gerçekleri, hiçte mütevazı olmadığı Beykoz’da adaylığı konusunda iddialı açıklamaları ve Beykoz’a yönelik sorularımızı tüm samimiyetiyle yanıtlayan İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve Beykoz Belediye Meclis Üyesi Gazi Muharrem Kaşıtoğlu’nun röportajı ile sizleri başbaşa bırakıyoruz..

Muharrem Kaşıtoğlu kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?

“Güzel ülkemizin özel şehirlerinden birinde; evliyalar diyarı Kastamonu’da dünyaya gelmişim. Pek çok aile gibi ailemiz de göç rüzgârından etkilenmiş ve 1976 yılında yolumuz Beykoz’a düşmüş.

Şartlar ağır, işçi bir baba ve geçim derdi. Girişken bir çocuktum. İlkokuldan itibaren hem okul hem iş. Ayakkabı boyacılığı, sokaklarda su satışı, anketörlük, sigortacılık, dökümcülük, marketçilik, sıhhi tesisatçılık, kaynakçılık, kitapçılık ve benzerleri eğitim hayatım boyunca yaptığım işlerden. Hem okudum hem çalıştım sözü benim hayatımda tam anlamıyla karşılık bulmuştur. Sanırım beni erken yaşta olgunlaştıran da bu süreç oldu.

İlk ve ortaokulu Beykoz’da, lise ve üniversiteyi Beykoz dışında bitirdim. Üzerine yüksek lisans yaptım, ikinci yüksek lisansımı da bitirmek üzereyim.

Kitap okumayı çok sevdim. Öyle ki, Beykoz Yenimahalle’den çok gitmişliğim vardır Kadıköy Halk Kütüphanesi’ne. Çizgi roman okumayı çok severdim ve hâlâ çok seviyorum. Çizgi kitaba dair ne bulduysam okudum, okudukça hayale daldım, hayale daldıkça daha çok motive oldum.

Daima hedeflerim oldu. Sıradan olmayı hiç düşünmedim. Sürekli bir mücadele. Hani derler ya, “Miras değil alın teri.” işte benim durumum bu. Büyük evlat olmanın sorumluluğu hep omuzlarımda oldu. Dedim ya çok çalıştım, koşturdum. ‘Başarılı olmalısın, örnek olmalısın’ baskıları altında geçen zamanlar. İyi ki öyle olmuş. Tabii tüm bunları yaparken benden küçük üç kardeşimi de evlendikten sonra evlenmeye fırsat buldum ve Nimet Hanım ile yuvamızı kurduk. O da benim gibi azimli biri. 28 Şubat mağdurlarından. Eğitimini bırakmak zorunda kalanlardan yani. Dedim ya azimli; önce sosyoloji, ardından tarih bölümünü bitirdi. Felsefe öğretmenliği formasyonunu tamamladı. Devamında aile danışmanı oldu. Sonu nereye gider bilmiyorum.

Çocuklar, hayata anlam katan mucizeler. 2002’de Yusuf Taha ‘merhaba’ dedi dünyaya. 2006’da Ömer Salih ve 2008’de Faruk Etka. Rabb’ime şükür ki, her biri ‘adamlığın’ hakkını veriyorlar. Yüzümüzü hep ağarttılar.

Sosyal yolcuğum kısaca şöyle; Pek çok STK’da görev ve başarılı projeler. Hemşehri dernekleri, spor kulüpleri, yayıncı meslek birlikleri derken bugünlerde Kızılay Avrasya (Beykoz) Şubesi başkan vekilliği, İlim Yayma Cemiyeti Beykoz şube genel sekreterliği, her yıl yaklaşık 1500 üniversite öğrencisine burs sağlayan bir kurum olan Kastamonu Çalışma Grubu başkan vekilliği ki, bu şu yalan dünyada yaptığım işlerde bana en çok huzur verenlerinden biridir.

Mesleğim yayıncılık. Yaklaşık 30 yıldır devam ediyor kitap sektörü maceram. Allah nasip etti ve çok çalıştık. Sektörün en önemli kurumlarında biri hâline geldik. Neredeyse sıfır sermaye ile ama itibarla kurulan yayınevimiz, gerçek anlamda bir başarı hikâyesidir. Bu meslek, büyük aşklarımdan. Şu aralar yayın grubumuzun yayımladığı kitap sayısı dört bine ulaştı. Yayıncılığa devam. Tüm zorluklara rağmen dünyanın en prestijli işlerinden biri olan yayıncılık gibi bir meslek seçmiş olmak benim için büyük nasip.

Yoğunluktan fırsat bulduğumda yazmaya da devam ediyorum. ‘60’lar Hikâye 70’ler Terane 80’ler Şahane’, ‘Edebiyatımızda Beykoz ve Beykozlu Edebiyatçılar’, ‘Yazmış Bulunduk’ yayımlanmış kitaplarımdan.

Ve artık çocuk kitabı yazıyorum.  Çocuklar sıkılmadan okusun ve öğrensin diye kadim yerleri masal tadında anlatmak için yola çıktım. ‘Beykoz Masalı’ ve ‘Üsküdar Masalı’ yayımlandı bile. Çok beğenildi her ikisi de. Ardından ‘Fatih Masalı’, ‘Beyoğlu Masalı’, ‘Eyüp Sultan Masalı’ ve ‘Kadıköy Masalı’ gelecek inşallah. Gücüm yettiğince yazmaya devam edeceğim.

Siyasi yolculuğa gelirsek; Siyasete AK Parti’de başladım. Partinin kuruluşunda önce mahalle teşkilatı, ardından ilçe yönetimi, Beykoz ve İBB meclis üyelikleri ki bunlar devam ediyor. Ve arada 3,5 yıl Beykoz belediye başkan yardımcılığı.”

Siyaset deyince Beykoz’da akla ilk olarak Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek geliyor. Yücel Çelikbilek sizin için ne ifade ediyor?

“Belediye başkanımız Yücel Çelikbilek çok değerli bir insandır ve aynı zamanda bir markadır. Pek çok başarı hikâyesi var. Lakin benim için en anlamlısı, askerî vesayetin fırtına gibi estiği, hemen herkesin deliklere saklandığı 28 Şubat döneminde belediye başkanı iken gösterdiği dik duruşudur. Sadece bu duruşu ile bile aklımda, zihnimde ve daha da önemlisi kalbimde yer etmiştir.”

Beykoz’un genel olarak sorunları nelerdir? Bunun için sizin ne gibi düşünceleriniz var?

“Şehirlerin ruhunu anlamak çok önemli. Şehirler içinde en çok İstanbul’u sevdim. Sonra tabii ki Boğaz’ın incisi Beykoz’u. Bu şehri o kadar çok seviyorum ki, İstanbul üzerine yüksek lisans yaptım. Beykoz üzerine iki kitap yazdım. Ayrıca Beykoz’un pek çok tarihî mahallesinin belgeselinin yapılmasına öncülük ettim. Üstüne iki güzel beste yapılmasına vesile oldum. Benim ki bir sevda masalı.

Beykoz, ilçe olarak zor bir bölge. İmar ve mülkiyet problemi tüm ilçelerden daha büyük sorun. Bu sorun yüzünden yapılması gereken lakin yapılamayan pek çok iş var. Diğer ilçelerde bu sorun yok olanlarda da bu kadar yakıcı bir boyutta değil. Bu sorunlar çözüldüğünde burada büyük projeler olacaktır inşallah.

Eğer bir gün belediye başkanı olursam, Rabb’im nasip ederse, bize emanet bu güzel beldeyi, bu kıymetli coğrafyayı bir sanatçı hassasiyeti ve ustalığı ile işleyeceğim. Beykoz, işlenmeyi bekleyen bir elmas gibi. Beykoz’u klasik şehircilik anlayışından uzak, yüksek binaların olmadığı, mutlu ve huzurlu insanların kenti yapmak istiyorum. Beykoz’u bundan 100 yıl önce Ahmet Mithat’ın başardığı gibi bir kültür ve sanat merkezi hâline getirmek, turizme kazandırmak, uluslararası alternatif spor müsabakalarının adresi yapmak en büyük dileğim. Duam, birbirlerinden bihaber insanların yaşadığı büyük apartmanlar kenti olmaması için ter akıtabileceğim, mücadele edebileceğim bir karar mercisinde olmak.

Eğitim meselesi, ilçenin en büyük sorunlarından. Barınma problemleri henüz çözülemediği için  öğretmenlerin gelip, bir durak olarak gördükleri ve  sonra da hızlıca uzaklaştığı bir ilçe durumunda. Bu çerçevede yapacağım ilk işlerden biri, öğretmenler için sosyal konut. Hem de en iyi noktada ve elbette uygun ekonomik şartlarda. İnşallah bu nasip olur. Mutlu ve huzurlu öğretmen; mutlu, huzurlu ve başarılı öğrenci demek. Eğitimde başarısı pek iç açıcı olmayan Beykoz’u, İstanbul’da ilk üçe sokmak orta vadeli projemiz. Ve bunun reçetesini biliyoruz.

Genel olarak söylemem gerekirse, tüm Türkiye’nin gıpta ile baktığı, örnek aldığı bir kent yapmak istiyoruz Beykoz’u. Tabii ki ekip ile. Öyle bir gün gelecek ki, huzurlu yaşam, kültür ve sanat, spor, eğitim ve dayanışma denildi mi Beykoz akla gelecek. Beykoz’u herkesin yaşamak istediği bir belde yapmak en büyük dileğimiz.”

Yerel seçimlerde Beykoz’un durumu nedir?

“Beykoz yerel seçimleri daima çekişmeli geçmiştir. Siyasi partiler arasında büyük bir rekabet vardır. Belediye başkan adaylarının, meclis üyesi adaylarının sonucu doğrudan etkileme potansiyeli olduğu bir ilçedir Beykoz. Demografik yapının dikkate alınması artık her zamankinden daha önemlidir. Bu dönem hem iktidar hem muhalefet partilerinin bu durumu daha da çok dikkate alacağını düşünüyorum. İlçemizde her ne kadar Beykozluluk kimliği üst kimlik olsa da, hemşericilik dinamikleri sosyal yaşamda önemli bir yer teşkil etmektedir.

Dediğim gibi siyasi partiler, belediye başkan ve meclis üyesi adaylarını belirlerken masanın en önemli argümanı bu gerçek olacaktır ve olmalıdır.

Bir sahil ilçesi olan Beykoz ile ilgili projelerinizde denizin de yeri var mı?

“Projelerimiz içinde elbette deniz önemli bir yer tutuyor. 52 kilometre sahil şeridi olan Boğazın incisi Beykoz da, bu cennet köşede denizi yok saymak, onun “Etinden, sütünden, yününden” yararlanmayı düşünmemek aklı seyahate göndermek anlamına gelir.”

Beykoz’un imar sorunu ve ilçenin yapılaşması noktasında neler yapmayı düşünüyorsunuz?

“Beykoz’da yüksek kat yasak ve öyle de kalmalı. Yerinde dönüşüm ile Beykoz’un kıymetli sakinlerini elbette burada kalmaları için teşvik edeceğiz. Daha önce de söylediğim gibi, bu şehir bize emanet. Bakın emanet diyorum, özellikle miras demiyorum. Çünkü biz toplum olarak emanete mirastan daha kutsal anlamlar yüklüyor ve sahip çıkıyoruz. Bu emaneti bize yakıştığı şekilde korumak, binlerce yıllık değere sahip çıkmak anlamına geliyor. Fethi müjdeleyen Hazreti Peygamberimiz için, fethi gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet için ve işgalden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk için bu bizim boynumuzun borcudur.”

Sizin bütün Türkiye’nin ayakta alkışladığı bir sosyal sorumluluk projeniz var. Bu projeden biraz bahseder misiniz?

“Beykoz Kent Konseyi başkanı iken yaptığımız ve Beykoz’da geniş kitlelerden destek gören “Bağımlılıkla mücadele için 100 bin imza kampanyası”. Bu kampanya sonucu kısa sürede 100 bin imzayı toplamayı başarmamız, akabinde TBMM’de grubu bulunan parti temsilcilerine ziyaret ve kampanyamız sonucu kısa bir sürede Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy birliği ile kurulan araştırma komisyonu. Buna vesile olmakta ayrı bir mutluluktu.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

“Bu güzel ilçe için zerre hizmeti dokunan her bir bireye şükran borçluyuz. Onlara teşekkür ediyorum.

Önceki cümlelerimde de dile getirdiğim gibi, isteğimiz çok değil üç yıl içerisinde Beykoz’u çok daha mutlu insanların yaşadığı bir belde yapmak. Şehrin dokusuna uygun iş alanları açmak olmazsa olmazımız. Kültür ve sanatın adresi değiştireceğiz. Kültür ve sanat meselelerinde Beykoz, figüranlığa değil başrole talip olacak.

Amacımız; eğitim, barınma ve geçim sorunlarını geride bırakmış, kültüre ve sanata çok daha fazla değer verebilen bir Beykoz ortaya koymak.

Ezcümle; Beykoz’u hafta sonları ilçe dışından insanların huzurlu ve keyifli bir gün geçirmek için geldikleri bir ilçe olmanın ötesine taşıyarak, senenin 365 günü burada yaşayan insanların daha huzurlu ve keyifli bir ömür geçirebilecekleri bir ilçe olması için ‘varız’ diyoruz.”

selyus