Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, Pazartesi’den Pazartesi’ye kaleme aldığı yazılarına devam ediyor.
Yavuz, ‘Takip Ediyoruz’ başlıklı yazısında altı çizilecek konulara değindi.
Talat Yavuz: “Hiç unutmadık, geçmişte yaşadıklarımızı, onları yapanları ve verdiğimiz mücadeleyi unutmadık. Kılık değiştirseler de bugünkü temsilcilerini tanımakta hiç zorlanmıyoruz. Tarih bize yeniden mücadele görevi verirse hiç tereddüt etmeyiz ve üniversite önlerine, meydanlara, köprüye, Saraçhane’ye, Sultanahmet’e yine yürürüz. Bedel ödeyerek elde ettiklerimizden asla geri gitmeyiz.
“Genç Subaylar” yemin töreninde kılıç çekerek “rahatsız” olduklarını ifade etmişler. Fadime Şahin, seçmenin yüzde ellisine, “geri zekâlı” demiş! Müslüm Gündüz, Diyanete saldırmış! Ali Kalkancı, “Hutbede neden Kemalizm yok.” demiş. Reha Muhtar, Halk TV’de olup biteni köpürtmüş! Sadece Anıtkabir’deki töreni atlamışlar, Sincan’da bir olay tezgâhlamaksa en kolayı, bir meczup daha bulurlar.
Anlaşılan son günlerde güçlü sivil toplum desteği ve millet iradesiyle tasfiye edilen darbeci zihniyetin kalıntıları, gizli FETÖ artıkları ve 15 Temmuz sonrası gün yüzüne çıkma fırsatı bulan eski “derinlerle” dirsek temasına geçmişler.
Türkiye gibi demokrasi tarihi, bir nevi darbeler tarihi olan ülkelerde, hangi kılıf altında, hangi maskeyle yapılırsa yapılsın, millet iradesinin aksine yaşanan hiçbir olay hafife alınmamalı, hesabı sorulmalıdır. Asker, polis, mülki amir her kimse; kılıç çekerek, paylaşım yaparak, paralel bir organizasyon kurup başka bağlılıklar oluşturarak hareket edemez. Devletin başı bellidir.
Bugün, geçmişten gelen arızalı yapıların düzeltilmesi için verilen mücadelede savrulmalar yaşanmış, adalet sisteminden liyakat sistemine birçok alanda eksiklikler ortaya çıkmış olabilir. Yapılması gereken elbirliği ile bu yanlışları düzeltmek ve eksiklikleri gidermektir. Bir şebekeyi savuştururken başka bir şebekeye alan açmak değildir.
Günümüzde toplumumuz açık toplum haline gelmiş, sivil toplum güçlenmiştir. Geçmişte millet iradesine kılıç çekenlerden çok çektik. Bu ülkenin insanı, bütün kesimleriyle nöbetleşe bedel ödedi. Küçük bir azınlık mutlu olsun diye krizler, kardeş kavgaları çıkarıldı. Siyaset bir geçiş dönemine giriyor diye kıpırdananların hevesi yine kursağında kalacaktır. Bırakın siyaset kendi dinamikleri içerisinde işlesin, insanlar tercihlerini yansıtsın, sorgulasın, yeniden kararını versin.
Milletimiz olup biteni izliyor. 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan bu millet, yıllar sonra sergilenen tiyatronun ne anlama geldiğini kavrayacak tecrübeye sahiptir. Değil ülkemizde milletimiz dünyada sergilenen sorumsuzluğu, Gazze’de yapılan soykırımı ve bölgemizin nelere gebe olduğunu görüyor. Zaten gerilen sinirleri, daha da germeyelim ve herkes aklını başına alsın.
Mezuniyet törenleri; çürümüş yapıların, kötü niyetlilerin, bir ferdi olmaktan gurur duyacağı milletin değerlerine yabancılaşanların, köklerinden koparak soysuzlaşan sahte kahramanların kendilerini gösterdikleri mecralar oldu. Bu törenlerde hukukun ve nezaket kurallarının dışına çıkılabilir diye bir istisna oluştu da biz mi bilmiyoruz yoksa?”