Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 29 Şubat 2016

Anayasa Mahkemesi üyelerini şikayet edebileceğimiz ‘Babayasa Mahkemesi’ yok mu?

Casuslukla suçlanan Gül ile Dündar’ın beraat etmesi yönünde evet diyen Anayasa Mahkemesi Üyelerini mahkemeye verecek veya hakkında şikayetçi olabileceğimiz bir ‘Babayasa’ kurum yok mu? İstanbul Takipte Haber Sitesi olarak; devletin gizliliğini çarşaf çarşaf haber yapıp açığa çıkardığı için casuslukla suçlanan bu iki zat hakkında beraat kararı verilmesi yönünde evet diyerek imza atan AYM üyeleri hakkında şikayetçi olabileceğimiz bir kurum yoksa eğer! onları İlahi Adalete havale ediyoruz…

Devleti zorda bırakacak şekilde casuslukla suçlanan bu heriflerin serbest bırakılması yönünde evet diyerek imza atan Anayasa Mahkemesi üyelerini mahkemeye verecek bir ‘Babayasa’ kurum yok mu? Anayasamızın hangi hükmüne göre devletin gizliliğini açığa çıkaran ve casuslukla suçlanan bu iki zat hakkında beraat kararı verdi, bizde bu ülkenin bir vatandaşı olarak merak ediyoruz?

İstanbul Takipte Haber Sitesi olarak AYM’nin verdiği kararı kabul etmiyor, saygıda duymuyoruz ve beraat kararının altında imzası bulunan AYM üyelerinin hepsinden davacı olduğumuzu buradan açık ve net bir şekilde beyan ediyoruz.

Bayırbucak Türkmenlerine yardım götüren Millî İstihbarat Teşkilatımıza müdahale edilerek orada bulunan şoförünü, subayını, hepsini yere yatırmaları, onlara silah doğrultmaları ve bu ülkede yargı makamında olanlar o sürecin resmedilmesine aracı olanları, yardım yataklık edenleri tahliye eden bir zihniyetin adaletli olduğu düşünülebilir mi?

AYM Başkanı Zühtü Arslan başkanlığında iki eksik 15 kişiyle toplanan AYM Genel Kurulu’nda Ekrem Gül ve Can Dündar’ın tutukluluğunun devamına ilişkin mahkeme kararlarındaki gerekçelerin yeterli olmadığı, tutuklamanın hak ihlali olduğu vurgulandı. AYM, iki gazetecinin bu faaliyetleri nedeniyle tutuklanmalarında “hak ihlali” olduğuna 3’e karşı 12 oyla karar verdi. AYM ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini de kararlaştırdığı toplantıya Serdar Özgüldür ve Nuri Necipoğlu katılmadı.

Bu karara evet diyen Anayasa Mahkemesi 12 üye hakkında suç duyurusunda bulunabileceğimiz bir kurumun olmadığı bir ülkede Başkanlık Sistemi’nin ne kadar elzem olduğu ortaya çıkmış oluyor. Casuslukla suçlanan bu heriflerin beraat edilmesi yönünde evet diyerek imza atanları Allah’a CC. havale ediyoruz.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Fildişi Sahili’ne hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Can Dündar ve Erdem Gül’ün Anayasa Mahkemesi kararı sonrası tahliye edilmesi ile ilgili olarak, “Mahkeme bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu da çok açık, net söyleyeyim. Ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir, bu bir tahliye kararıdır” dedi.

 

“BU OLAYIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜYLE ALAKASI YOKTUR; CASUSLUK DAVASIDIR”

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara tepkisini net bir şekilde koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şeyden önce şu ana kadar dikkat ederseniz ben herhangi bir açıklamada bulunmadım ve bu konuyla ilgili de konuşmadım. Şunu bir defa çok açık, net söylemek durumundayım. Bu olayın ifade özgürlüğüyle yakından-uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır ve Cumhurbaşkanlığı Sözcümüz de bununla ilgili bazı açıklamaları Cuma günü yapmıştı. Bir defa biz bakar kör olmak durumunda değiliz. Bazı gerçekleri çok açık net görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Ve bu haberlerde bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanına bugünkü göreviyle burada da her türlü saldırı vardır. Yani basın mensubu kalkacak Cumhurbaşkanına, Başbakana istediği gibi saldıracak, istediği gibi onunla ilgili iftira oyunlarının içerisine girecek, biz buna seyirci kalacağız; böyle bir şey söz konusu olamaz.”

“AYM’NİN KARARI, BİR BERAAT KARARI DEĞİL TAHLİYE KARARIDIR”

Cevabının devamında, AYM’nin bu şekilde bir karar vermiş olabileceğini, kendisinin AYM’nin bu kararına sadece sessiz kalacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu da çok açık, net söyleyeyim. Ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir, bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı, bu bireysel başvuru veyahut da AYM’nin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahut da şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM’e gideceklerdi. AİHM’e gittikleri zaman da oradan alacakları netice bellidir. Fakat bu süreç, bu şekilde atılan adımlar bana göre doğru adımlar değildir. Bakınız bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız, medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştıkları dönemlerdir. Bizim dönemlerimiz, basın mensuplarının sürekli ceza evlerine doldurulduğu bir dönem değildir. Eğer yazılı ve görsel medya bu konuda samimiyse, açsınlar bütün o künyeleri baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden önceki dönemlerdir. Bizden önceki dönemlerde ceza evlerindeki bu yüzlerce insan, acaba oralarda hangi suçlardan dolayı yatıyorlardı. Ve bizim iktidarımızda bunlar cezaevlerinden çıkmışlardır. Biz önlerini açtık, biz yaptığımız düzenlemelerle önlerini açtık. Ve biz bu yaptıklarımızla demek ki yanlış yaptık herhalde. Hâlâ bize saldıranlar bunları görmezden gelerek bize saldırıyorlar.”

“KİMSEYE, DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ MASKESİ ALTINDA BU ÜLKEYE SALDIRI HAKKI TANINMAZ”

Kişisel olarak ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanında olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında, bu ülkeye saldırı hakkının kimseye tanınmasına da taraftar olmadığını ifade etti ve şunları ekledi: “Çünkü bu bir casusluktur. Niye? Değerli arkadaşlar, hangi ülke olursa olsun istihbarat örgütleri herhangi bir savcının rahatlıkla müdahale edeceği bir örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin adeta sınırsız diyebileceğimiz yetkileri vardır. Zaten bu yetkiler olmazsa, o devlet güçlü olamaz, o devlet ayakta duramaz. Bayırbucak Türkmenlerine Millî İstihbarat Teşkilatımız yardım götürüyor; bu yardım sebebiyle sen kalkacaksın müdahale edeceksin. Oradaki şoförünü, subayını hepsini yatıracaksın yere, onları adeta bir düşman ordusunun mensuplarını yakalamış veya teröristleri yakalamış, onları yere yatıyormuş gibi yere yatıracaksın, silahları onlara uzatacaksın; bu ülkede yargı makamında olanlar o sürecin resmedilmesine aracı olanları, yardım yataklık edenleri tahliye edecek… Kusura bakmayın, ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum. Ve bu konuda da inandığım doğrular neyse bu doğruların sonuna kadar arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum.”

selyus