Sancaktepe’de, “Bu Hikayenin Kahramanı Sensin” sloganıyla gerçekleştirilen AK Parti Teşkilat Akademisi’nin İstanbul Eğitim Programları kapsamında düzenlenen programa Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank katıldı. Bakan Varank burada yaptığı konuşmada, “Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti siyasetinin 3 temel şiarı vardır; Milletten başkasını tanımamak. Laf değil, icraat üretmek, Reformun öncüsü olmak” dedi.
AK Parti Ar-Ge ve Eğitim Başkanlığı tarafından “Bu Hikayenin Kahramanı Sensin” sloganıyla gerçekleştirilen AK Parti Teşkilat Akademisi’nin İstanbul Eğitim Programları başladı. Sancaktepe’de düzenlenen programa Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Sancaktepe Belediye Başkanı Avukat Şeyma Döğücü katıldı.
Bakan Mustafa Varank, programda Başkan Avukat Şeyma Döğücü’ye çiçek takdim etti. Başkan Şeyma Döğücü, “Cumhurbaşkanımız diyor ya “nereden nereye” diye. Biz de öyle diyoruz. Okullardan atılan kadınlardan, kızlarımızdan, bu kıyafetle bugün seçime girerek seçilmiş bir belediye başkanı olarak “nereden nereye”yi burada söyleyelim. Bunun arkasında bu fedakar hanımefendiler, Cumhurbaşkanımız birlikte temin ettik” dedi.
Burada konuşma yapan Bakan Mustafa Varank, “AK Parti Genel Merkez AR-GE Başkanlığımız tarafından düzenlenen Teşkilat Akademisi’nde sizlerle buluşmaktan, sizlerle hasbihal etmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Yeni yılın ilk gününde hafta sonu demeden, tatil demeden, dinlenmek bilmeden; ülkesi, milleti, davası için buraya gelen tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Bu salona baktığımda; Türkiye sevdasını, hizmet aşkını, Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşlarını görüyorum. Bu salonda samimiyeti, gayreti, adanmışlığı görüyorum. Böyle bir teşkilatın mensubu olmayı, sizlerle beraber yol yürümeyi nasip ettiği için Rabbime şükürler olsun.
AK Parti, Türk siyaset tarihindeki en başarılı okuldur. Milletine faydalı, vatan evladı siyasetçilerin yetiştiği okuldur. Burası Allah için sevmenin, insan için hizmet etmenin, mağdur için kavga vermenin öğretildiği yerdir. İşte Genel başkan yardımcılarımızdan bakanlara, milletvekillerimizden il başkanlarımıza, mahalle başkanlarımızdan sandık görevlilerimize kadar hepimiz bu okulun öğrencileriyiz. Bu okul gönüllerde öyle bir ateş yakmıştır ki, başka coğrafyalarda aynı isimle siyasi hareketler başlamış, devrimler yapılmıştır. O yüzden sınır tanımayan bu hareketin bereketini, olabildiğince yaymamız lazım.
İnanın, Büyük ve Güçlü Türkiye, ancak ve ancak AK Parti’nin bu kurumsal öğretisinin gelecek dönemlere taşınmasıyla, bu dava şuurunun her gün diri tutulmasıyla mümkündür. Bu anlamda Teşkilat Akademisi’ni düzenleyerek böylesine önemli bir işe imza atan AR-GE başkanlığımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu programların birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daha da pekiştirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Tam 20 yıl, söylerken kolay ama İnanın yaşarken kolay değil. Hele, asırlık sömürü planlarını alt üst ediyorsanız- Küresel ve bölgesel güçlerin tuzaklarını bozuyorsanız, Cetvelle çizilmiş haritaları gönlünüzle aşıyorsanız. Bu topraklarda 19 yıl boyunca iktidarda kalmak emin olun hiç kolay değil. Hele hele kara propagandadan, iftiradan, yalandan başka siyaset gütmeyen, En iyi yalanı söyleyenin en yüksek rütbeyle ödüllendirildiği, İstisnasız tüm saldırılarda Türkiye düşmanlarının yanında yer alan bir muhalefet varken, inanın hiç ama hiç kolay değil. Ama biz bu yola çıkarken kolaya değil, zora talip olduk. Her ne pahasına olursa olsun, sonuna kadar mücadele etmeye, bu milletin hakkını her hal ve şartta korumaya talip olduk. Her türlü yıldırmanın, gizli-açık ambargonun, iftiranın, hatta darbenin hedefinde olduk. Ama 19 yıldır girdiğimiz her seçimde açık ara birinci parti olmayı başardık. İşte bunu, milletimizin duasına, onlarla kurduğumuz hesapsız ve gönülden bağa borçluyuz. Çünkü milleti tanımak, siyaseti millet için yapmak, istikametini sadece ve sadece milletin çizdiği şekilde belirlemek bizim düsturumuzdur.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti siyasetinin 3 temel şiarı vardır; Milletten başkasını tanımamak. Laf değil, icraat üretmek, Reformun öncüsü olmak” dedi.
“BİZİM BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ HER ZAMAN MİLLETTİR”
Bakan Varank konuşmasının devamında, “Hangi adımı atıyorsanız atın, hangi politikayı uygularsanız uygulayın önce millete bakacaksınız. Onların derdini gündem edecek, onların uyarılarını dikkate alacaksınız. Eğer milletin değil de başkalarının sesine kulak vermişseniz, belli bir zümrenin temsilciliğine soyunmuşsanız siyasette başarılı olma şansınız yok. Her fırsatta neyi ifade ediyoruz? “Biz asla kimseye boyun eğmedik”. Çünkü eğer boynunuzu eğerseniz, birileri hemen zinciri geçiriverir. Türk siyasi tarihinde bunun örnekleri çoktur. Gücünü milletinden değil de sahiplerinden, efendilerinden alanların kurduğu, bugün esamesi dahi okunmayan yüzlerce tabela partisi mevcut. İşte AK Parti’nin farkı, bu kokuşmuş siyasete son vermesidir. Bizim farkımız, milleti ve milletin gündemini siyasetin en üst sırasına taşımamızdır. Bakın biz “AK Parti’yi milletimiz kurdu” derken asla hamasi bir söyleme sığınmıyoruz. Evet, AK Parti’yi kuran da bugünlere getiren de milletimizin bizzat kendisidir. AK Parti’yi ikna odalarında başörtüsünü çıkarmaya zorlanan genç kızlarımız kurmuştur. AK Parti’yi gecelik yüzde 7 bin faizlere mahkûm edilen iş insanları, okula gönderdiği çocuğuna parasıyla dahi ihtiyacı olan kitabı bulup alamayan esnaflar, her gün beşinci kata kömür taşımak zorunda kalan ev hanımları, alnında secde izi var diye fişlenen memurlar bugünlere getirmiştir. İşte biz bu yüzden attığımız her adımda, gerçekleştirdiğimiz her icraatta milletin sesine kulak veriyoruz. Yollar, köprüler, havalimanları, organize sanayi bölgeleri inşa ederken de ülkemize yönelen tehditleri al aşağı ederken de gücü milletimizden alıyoruz.
“AK PARTİ’NİN İKİNCİ ŞİARI; ESER VE İCRAAT SİYASETİ YAPMAKTIR”
Bizi diğer partilerden ayıran en belirgin özelliklerden biri budur. Göreve geldiğimizden bu yana; sanayiden teknolojiye, sağlıktan ulaşıma, enerjiden turizme kadar hayal dahi edilemeyenleri, biz başardık. 7 bölgenin 81 ilimizin tamamına, Cumhuriyet tarihi boyunca tek bir çivi dahi çakılmamış, kaderine terkedilmiş memleketimizin en ücra köşelerine kadar, biz gittik. Magazin değil, eser siyaseti yaptık. Lafın değil, icraatın peşinde koştuk. İşte 3. Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray ve daha nice devasa eserleri görüyorsunuz. Bırakın bu hizmetler için bir Allah razı olsun demeyi, her seferinde karşımıza dikilen bir muhalefete rağmen bunları başardık. Hatırlıyorsunuz değil mi, istisnasız tüm bu projelere “ne gerek var”, israf, parayı betona gömüyorsunuz diyerek karşı çıkmışlardı. Bugün sadece birkaç saatliğine Avrasya Tünelini, Marmaray’ı, 3. köprüyü kapatalım ne olur?
İstanbul’da yaşamanın imkânı olur mu? İşte bunların vizyonu bu kadar. Plan yapmaktan, program yapmaktan anlamazlar. 3 yıl sonra, 5 yıl sonra neye ihtiyaç duyulur, bunları bilmezler. Zaten böyle bir dertleri olmadığı da yönettikleri şehirlerden belli. İşte İstanbul örneği. Biz bu kadim şehri devraldığımızda; çöp dağlarından, hava kirliliğinden, pis kokulardan geçilmiyordu. Tayyip Erdoğan geldi; İstanbul’u hezimet şehri olmaktan çıkarıp hizmet şehri haline getirdi. Bu şehrin tüm sokaklarında, caddelerinde bizim emeğimiz, bizim çilemiz, bizim mücadelemiz var. Bu şehre kazandırılan tüm büyük hizmetlerde bizim alın terimiz, bizim liderimizin imzası var. Ama ne yazık ki bu şehir şu anda adeta bir fetret dönemi yaşıyor. Bugün İstanbul’u seçilmiş siyasetçiler değil, reklam ajansları yönetiyor. İstanbul; vatandaşının değil, sosyal medyanın gündemine hapsolmuş durumda. varsa yoksa magazin. İcraat yok, eser yok, üretim yok. bol bol göz boyama var beyefendi, eşiyle raket sallayabilsin diye denizin üstüne günü birlik tenis kortu yaptırmaya bütçe buluyor ama vatandaşın can çekiştiği koronavirüs salgınında hastane yolunu yapmaya bütçe bulamıyor. dalga geçer gibi, biyolojik su arıtma tesisine temel atmama töreni yapıyor. sonra Marmara denizini müsilaj kaplarken utanmadan gidip Antep’te baklava açıyor. değerli kardeşlerim, bunlar eğlenceyi, tatili sevdiği kadar, İstanbul’u İstanbulluyu emin olun sevmiyorlar. bunlar İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i vatandaşa hizmet etme yeri olarak değil, parti içerisindeki makamları için birer sıçrama tahtası olarak görüyorlar. Bunlar şöyle zannediyor: Nasılsa gençler bu sosyal medya mecralarını çok kullanıyor, orada çok vakit geçiriyorlar. Biz hizmet yapacağımıza, video yapalım. Biz vatandaşın derdini çözeceğimize, gençlerin dilinde tivitler atalım, gerisi nasıl olsa hallolur. Ama benim İstanbullu kardeşlerim bu tiyatronun farkında. hizmetin twitter’da değil, sokakta yapıldığını İstanbullu görüyor. seçimin klavyelerle değil, sandıkta kazanılacağını İstanbullu biliyor. İnşallah milletimiz bu şehirlerimizin yönetimini, ilk seçimde hizmet siyasetine, ak kadrolara, Cumhur İttifakına tekrar teslim edecek.
“ÜÇÜNCÜ ŞİARİMİZ REFORMDUR“
Unutmayın; bütün dönüşümler önce zihinlerde gerçekleşir. İşte AK Parti zihinlerdeki bu dönüşümü başarmış bir partidir. Göreve geldiğimiz gün; Türkiye’nin yasaklarla, ayrımcılıkla kaybedecek tek bir dakikası yoktur dedik. Bu ülkenin bileklerinde birer pranga olan her türlü vesayet odağını tarihin çöplüğüne gönderdik. Bugün sözüm ona bize demokrasi ve özgürlükten bahsedenler, o günlerde statükonun en yılmaz savunucularıydı.
Kimin üniversite okuyacağını, kimin memur-asker-hâkim-polis olacağını, kimin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacağını vatandaşın oyu değil biz belirleriz diyorlardı. Ama biz, bu milletin tepesine çöken o statüko canavarını reformlarımızla adeta boğduk boğduk. Dini, dili, ırkı yüzünden hiç kimseyi ötekileştirilmedik. Anadilde dil kurslarından, başörtüsü serbestesine, seçim yasasından hukuk reformlarına, farklı dillerde televizyon yayınlarından çeşitli hak ve özgürlüklere kadar birçok alanda devrimler gerçekleştirdik. Bu sessiz devrimler öyle kolay gerçekleşmedi. Anayasa mahkemesinin yollarını aşındırdılar, nefret mitingleri düzenlediler, dostlarını müdahaleye çağıracak kadar ileri gittiler. Tabii şimdi hepsi demokrasi havarisi kesildiler. Allah aşkına soruyorum sizlere. AK Parti’nin bu mücadelesi olmasaydı kılık kıyafete, inanç hürriyetine saldırılar son bulur muydu? Askeri vesayeti yerin dibine gömmeseydik, ordu göreve manşetleri biter miydi? Yasaklarla mücadele etmeseydik, istismar siyasetinin savunucuları böyle köşelerine pısar mıydı?
Siz şimdi demokrat taklidi yapmalarına, partilerine numunelik, göstermelik isimler koymalarına, darbe karşıtı gözükmelerine bakmayın. Bunlar köprüyü geçene kadardır. Kardeşlerim, bunlar seçim meydanında namus sözü verip ertesi gün o sözü çiğnemekten asla utanmazlar. Maazallah bunlar seçim falan kazansa, İBB’de yaptıklarının aynısını Türkiye’de yapar, kendilerinden olmayana yaşam hakkı tanımazlar. Yani köprüyü geçer geçmez özlerine dönerler.
İşte daha geçtiğimiz gün ana muhalefetin grup başkan vekili bir hadsiz çıkıyor; kuran kursları için “orta çağ zihniyeti” diyor. İşte CHP’nin mayası bu.
O yüzden, çetin mücadelelerle, gayretlerle başardığımız reformlarımıza, elde ettiğimiz kazanımlara sahip çıkacağız. Liderimize, partimize sahip çıkacağız.
Şunu asla aklımızdan çıkarmayalım: Bugün Cumhurbaşkanımız dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş yalana, iftiraya, kara propagandaya maruz kalıyorsa, bilin ki asıl sebep temsil ettiği değerlerdir. Düşmanlık edilen Tayyip Erdoğan değil, inancıyla, ahlakıyla, medeniyet değerleri ile bu milletin kendisidir.
Karşı çıkılan onun politikaları değil, hor gördükleri Anadolu insanının değerlerini reformlarla siyasetin merkezine taşımasıdır.
Çünkü siyaseti millet için yapınca; sessiz yığınların sesi olur, mağdurun, mazlumun duasını alırsınız. Siyaseti millet için yapınca; o havaya kaldırdığınız dört parmak dünyaya adaleti haykırmanıza yetiverir. Siyaseti millet için yapınca; aylarca masa başında kurgulanan ekonomik manipülasyonları tek bir kürsü konuşmasıyla alt üst edersiniz. Siyaseti millet için yapınca; egemen güçler acaba ne der diye en ufak bir endişe duymadan kemikleşmiş bütün önyargıları da yıkabilecek gerçek bir devrimci olursunuz. Evet AK Parti bu ülkedeki gerçek devrimci partidir. Dünyada ekonomiler küçülüyor olsa da Türk ekonomisi bu yıl tarihindeki en yüksek ihracat rakamlarına ulaşıyor.
Pazartesi açıklanacak, muhtemelen 225 milyar dolarlık bir ihracat hacmini yakalayacağız.
Bakınız bu ihracatın yüzde 95’ini emekçi kardeşlerimizin ellerinden çıkan sanayi ürünleri oluşturuyor.
Kılıçdaroğlu’na sorsanız Türkiye’de üretim yok der.
Ben buradan kendisine sesleniyorum, yanına kameraları alıp eşkıyalar gibi kurum basmaya gideceğine, şu Anadolu’ya bir git, şu OSB’leri şu fabrikaları bir gör.
O zaman belki eline tutuşturulan yalanları söylemekten vazgeçer gerçeği konuşursun.
Bakın sadece bu yılın ilk 10 ayında 184 milyar lira tutarındaki 10 bin yatırıma teşvik belgesi verdik.
Türkiye’de bu yıl, küçük sanayi esnafından büyük işletmelere kadar 15 bin yeni üretim tesisi faaliyete geçti.
Cumhurbaşkanımızla birlikte bu sene 18 şehirde, 21 bin vatandaşımıza ekmek kapısı olacak tam 168 fabrikanın açılışına bizzat katıldık.
Pandeminin başından bu yana tam 700 bin vatandaşımız sanayide iş buldu. Bakınız, dile kolay, tam 700 bin.
Hani beyefendi diyor ya muhtarlara birer özel kalem atasak işsizlik biter. Belli ki Kılıçdaroğlu, çarpım tablosu işlenirken okulu asmış.
O yüzden ben onun anlayacağı dilden anlatayım. Türkiye’de muhtar sayısı 50 bin. Yani hepsine birer özel kalem müdürü atasanız 50 bin kişiye iş bulmuş olursun. Ama -bakınız- yalnızca kovid zamanında, sanayide iş bulan vatandaşımız 700 bini aştı. Bu ne demek Kılıçdaroğlu’nun çılgın projesinden 14 kat daha fazla iş demek. Tabii Allah muhafaza, şimdi ben bu hesabı yaptım diye Kılıçdaroğlu yarın çıkar; “Her muhtarın yanına 14 tane özel kalem atayacağız” der.
Yahu karşımızdaki zihniyet bu. Bakmayın seslerinin yüksek çıktığına, bunların kapasitesi, havsalası bu kadar. Siz hiç endişelenmeyin, bağırsalar da çağırsalar da Türkiye; geçmişteki gibi üzerine giydirilen dar gömleklere hapsolmayacak. Kendisine biçilen figüran rolüyle yoluna devam etmeyecek.
Bundan böyle ortaya koyduğumuz projeler, geçmişte Devrim Arabalarında, Gümüş Motorlarında olduğu gibi akamete uğratılamayacak. Çünkü bu ülke Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Milli Teknoloji Hamlesi Vizyonu ile bambaşka bir tarih yazacak. Sizler gençleri x, y, z diyerek kategorize eden muhalefete inat, gençlerimize TEKNOFEST Kuşağı olduklarını hatırlatmakla görevlisiniz. Bu ülkenin tek vatanımız olduğunu, gidecek başka yerimizin olmadığını anlatmakla mükellefsiniz. Daha önce bağımsız Türkiye’nin geleceği için hayal kuran, gayret eden insanların nasıl geri plana itildiğini hepimiz okuduk, duyduk hatta gördük.
Ne zorluklar yaşadıklarını çok iyi biliyoruz. Artık diyoruz ki böyle ibret alınacak acıklı hikayeler bizi hırslandırmasın. Gençlerimiz, başarılı bilim insanlarımızın, mühendislerimizin, girişimcilerimizin hikayelerinden örnek alsınlar. AKINCI’yı, TOGG’u, Milli Muharip Uçağımızı görsünler.
Yerli aşımızı, bilim insanlarımızın önemli buluşlarını, tüm dünyanın konuştuğu Türk markalarını okusunlar. Belki bu kadar çok hizmet ve başarı, ister istemez bazı şeyleri sıradanlaştırmış olabilir. Ancak geçmişte yaşananları hiçbir zaman akıldan çıkarmadan, büyük bir şevkle hizmete devam etmeliyiz. Sizin üstünüzde büyük bir yük, kutlu bir görev var. Korku imparatorluğu inşa etmeye çalışanlara inat biz Güvenin Türkiye’sini inşa edeceğiz.
Eski Türkiye daha iyiydi romantizmine başvuranlara inat, Türkiye’nin son 19 yıldaki yüksek kazanımlarını anlatacağız. Büyük bedeller ödeyerek elde ettiğimiz kazanımların gelecek on yıllara taşınmasını sağlayacağız.
Bu yüzden bizlere rehavet yakışmaz. Recep Tayyip Erdoğan’ın peşinden gidenlere, bırakın durmayı bir an olsun duraksamak bile yakışmaz. Bugün yaşadığımız zorluklar, yaptığımız fedakarlıklar yerini, evlatlarımıza devredeceğimiz güzel mirasın tatlı yorgunluğuna bırakacak. İnşallah hükümetimizin yeni kazanımları ve milli teknoloji hamlemiz ile gururlanacağımız daha nice günlerimiz olacak” dedi.