Volkan ÖZTÜRK

Dünden Bugüne

Bitmeyen Kardeş Kavgası

Köşeyi döndüğünde silahlı ve karanlık yüzlü adamları görünce panikledi. Ama yürümeye devam etti. Yolunu değiştirirse şüphe uyandıracağını düşünerek sakin görünmeye çalışarak yürüdü, yürüdü. Yaklaştıkça adamların yüzlerini daha iyi seçmeye başladı ve cebinden çıkardığı gazeteye göz atar gibi yaparak yürümeye devam etti. Adamlarla göz göze geldi,sanki daha önceden tanıyormuş gibi selamlaşarak yoluna devam etti.

Sağcı da değildi solcu da. Vatanını seven, namuslu, temiz, çalışkan bir adamdı. Kendince bu kavganın dışında kalmaya çalışıyor ve önlemler alıyordu. Cebinde gazete taşımak da önlemlerden biriydi. Paltosunun iç cebinin birinde sağcıların, diğer cebinde solcuların gazetesi olurdu.  Yaklaşan silahlı adamların solcu olduğunu anladığında cebinden onların gazetesini çıkarıp okur gibi yaparak önlerinden geçip gitti.

Evet, insanların dış görünüşünden sağcı ya da solcu oldukları anlaşılabiliyordu. Saç tipinden, bıyık şeklinden, sakaldan, üzerindeki kıyafetlerden…

Şaka gibi değil mi?

Sağ ve sol aynı vücudun ayrı iki kolu değil mi? Nasıl birbirlerine düşman olabilirler? Nasıl birbirlerine zarar verebilirler? Aynı şeyi isteyen iki grup nasıl birbirlerine düşman olabilir? İkisi de aynı şeyi istiyor, ikisi de ülkesinin milletinin iyiliğini istiyor, ikisi de devletinin milletinin bağımsızlığını istiyor ama buna rağmen kavga ediyorlar, birbirlerinin canına kıyıyorlar. Bir tarafın idol kabul ettiği “Deniz” ler bir tarafın idol kabul ettiği “Çatlı” lar… Aslında bunların hepsi aynı şeyi istiyor, bunların ikisi de vatansever… Evet, öyle, iki taraf da vatansever. Ama birbirlerini öldürüyorlar, kan döküyor, can alıyorlar… Şaka gibi…

Hiçbir ideoloji insan hayatından daha değerli olamaz.

Eve ulaştığında buna şükrediyordu. Eve gelebilmek şükretmek için iyi bir nedendi o günlerde. Eşi ve çocukları ile güzel bir akşam yemeği her şeyi unutturmaya yetmişti.

Yemekten sonra içilen keyif çayı sırasında yaşadığı dönemi düşünmeye fırsat bulmuş oluyordu. Eşine yaşadıklarını anlatmazdı. Bugün de öyle yaptı. İşten çıktım eve geldim hiçbir sorun olmadı diyordu. Çok sevdiği eşinin ve çocuklarının o gelene kadar korku yaşamalarını istemiyordu. Ama durum gerçekten çok vahimdi. Çok sevdiği uğruna ölüm dahil her şeyi göze alabileceği ülkesi ve milleti çok zor günler geçiriyordu.

Sağcı -solcu adı altında insanlar bölünmüş kardeş kardeşi kırıyordu. Sadece sağcı olmak ya da solcu olmak ölüm nedeni olabiliyordu.

Neden çıkmıştı bu sağ sol. Ülkenin büyümesini istemeyen, milletinin birliğini, beraberliğini ve güçlü olmasını istemeyen dış güçler bu kavgayı çıkarmış ve sürekli körüklüyorlardı. Hatta ortalık durulur gibi olduğunda gruplar içindeki kendi adamlarını harekete geçirip yine ortalığı karıştırıyorlardı. Böylece kavga hiç bitmiyor, kardeşkanı akmaya devam ediyordu.

Türk tarihi kardeş kavgaları ile doluydu. Dışarıdan Türk devletlerini yıkamayanlar kardeş kavgası çıkarıp yıkılışa sebep olmuşlardı. Taht kavgaları her dönem baş belası olmuş, Çinlilerden Bizans’a kadar herkes bu durumdan yararlanmış hatta taht kavgası çıksın diye her zaman uğraşmışlardı. Demek tarih tekerrürden ibaretmiş, bugün de aynı manzara…

Çocuklarla uğraşırken yorulan eşi  çocuklarla birlikte koltukta sızıp kaldığı için  çayını kendisi doldurup TV karşısındaki yerini alırken aynı şeyleri duyacağını bile bile açtı haberleri. Cinayet, ölüm, siyasilerin kavgaları… Hep aynı şeyler.

Siyasileri, ülkeyi yöneten bu ağzı kalabalık adamları hiç sevmiyordu. Ona göre bu adamlar ya başkaları için çalışan satılmış adamlar ya da kendi menfaatleri için ülkenin uçuruma yuvarlanmasına aldırmayan çıkarcılardı.

En büyük hayali namuslu, temiz, dürüst insanların ülkesini yönetmesiydi. Ama bu konuda umudu hiç yoktu.

Uyuyan iki oğluna bakarak onları geleceğin devlet adamları olarak düşündü ve büyük bir gururla “ benim evlatlarım vatan haini olmaz” diyerek çayından son yudumu da çekti ve yorgun bedenini yatağına bırakarak bu günü noktaladı.

selyus