Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 5 Nisan 2021

Osman Nuri Kabaktepe, “Muhalefet değil, yalan rüzgarı”

AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, siyasi ve güncel konuları içeren bir yazı kaleme aldı.

Başkan Kabaktepe’nin “Muhalefet değil, yalan rüzgarı” başlıklı yazısında CHP ve müttefiklerinin siyasi tarzına bakıldığında, Türkiye’de derin bir muhalefet krizi yaşandığını ifade etti.

Başkan Kabaktepe’nin açıklaması şöyle: “Siyasi partiler, belli bir siyaset felsefesi doğrultusunda millete hizmet için kurulan organizasyonlardır. Ülke yönetimine dair plan ve programlarıyla Milletin hakemliğinde yarışırlar, milletin tercih ettikleri de iktidar olup ülkeyi yönetir. Nitekim AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana ve her seçimde oylarını daha da artırarak iktidarda bulunuyor. Bu da hizmetlerle, gece gündüz çalışmayla, dev projeleri birer birer hayata geçirmekle oluyor. Milletimiz hayatındaki değişimleri görüyor.

Sadece bir tek örnek; eğer şu anda salgınla mücadelede ve özellikle de tedavi süreçlerinde en büyük yükü omuzlayan “Şehir hastaneleri” gününde yapılmamış olsaydı, insanlarımızın hali nice olurdu!

Milletimizin AK Partiyi her seçimde artan bir teveccühle iktidara getirmesi, iktidarda olmayı hak edecek başarılarından dolayıdır. Hamd olsun; partimiz 19 yıldır tek başına iktidara gelerek bu ülkeye bir “iktidar krizi” yaşatmadı. Ancak CHP ve müttefiklerinin siyaset tarzına

bakıldığında, ülkemizde derin bir “muhalefet krizi” yaşandığını görmemek kabil değil.

Bakıyorsunuz; Erdoğan karşıtlığı dışında bir siyasi felsefeleri yok. “Erdoğan ne derse ona hayır deriz” şeklinde bir kolaycılıkla ve üstelik bunu Türkiye karşıtlığına çevirmekten de kaçınmadan konuşup duruyorlar.

Neye karşı çıktıklarını biliyoruz; şehir hastanelerine karşılar, Türkiye’nin enerji hamlelerine karşılar, İHA’lara SİHA’lara karşılar, Kanal İstanbul’a karşılar, yerli otomobile karşılar, hızlı

trene karşılar, Ayasofya’nın ibadete açılmasına karşılar, havaalanlarına, yollara, köprülere karşılar, güvenliğimiz için yapılan sınır ötesi operasyonlara karşılar, Akdeniz’de, Libya’da, Karabağ’da oluşumuza karşılar, KKTC’nin varlığına dair takındığımız dış politik tutuma karşılar vs.

“Peki ne yapılmalı” dediğinizde, söyledikleri “Erdoğan gitsin bakarız”dan ibaret. Hepsi bu kadar mı? Değil elbette. İçinde bulundukları siyasetsizlik boşluğunu telafi etmek için bir de bol bol yalan söylüyorlar. Bir bakıyorsunuz; viski sofrasından kalkıp açız diyen propaganda figürlerini sürüyorlar ortaya. Bir bakıyorsunuz; bir konteynıra atılmış yiyeceği sokak kedisine veren ve birkaç tane evi olduğunu söyleyen bir vatandaşımızı “Çöplükten besleniyor” diye algı malzemesi yapmaya çalışıyorlar. Bir bakıyorsunuz; bir CHP’li ilçe başkanının eşini “Müftü karısı” diye lanse edip hükümet aleyhinde konuşan videosunu tedavüle çıkarıyorlar.

Bir bakıyorsunuz; Ankara’da covid 19 tedavisi gören Diyanet İşleri Başkanımızı İstanbul Amerikan Hastanesi’ndeymiş gibi gösteriyorlar. Bir bakıyorsunuz; İBB Başkanları çıkıp güya

AK Partililerin otobüsleri sıkışık göstermek için bilinçli kalabalık ürettiğini söylemek sadedinde “Görüntüleri izledim, kanım dondu” diyerek hiç yaşanmamış bir Fazilet Durağı yalanı uyduruyor.

Hangi birini sayalım ki?

Başkanımızı, Cumhurbaşkanlığı ekibinde çalışanları, parti yöneticilerimizi hedef alan terbiye

ve ahlak dışı sözlere, iftira ve hezeyanlara hiç girmeyelim. İşiz özeti şu; CHP ve aveneleri gerçek bir muhalefet fikri oluşturamadıkları için, bu alandaki boşluğu sürekli yalan ve iftirayla doldurmaya çalışıyorlar. Boşluğun büyüklüğüyle orantılı olarak yalanlar da sürekli azmanlaşıyor tabii.

Bu tam bir siyasi zavallılıktır!

Bu siyasi sefaletlerini görmeden ve “yenilen pehlivan güreşe doymazmış” atasözümüzü

hatırlatırcasına, ikide bir “erken seçim” balonu üflemekten de vaz geçmiyorlar. Oysa görüyoruz ki, partileri kendi içinde darmaduman bir halde. Kurdukları Millet ve Türkiye aleyhtarı ittifak, kendi siyasi bataklıklarına dönmek üzerine. Sadece negatif ortak paydada buluştuklarından ve hiçbir pozitif ortak fayda temelleri olmadığından, haliyle tabanları nezdinde bir gönül birlikteliği oluşturamıyorlar. Böyle olunca da çeşitli iç çekişmeler yaşayıp –Demirtaş’ın “gerekirse başka bir ittifak kurarız” diyen son açıklamasında da olduğu gibi birbirlerine aba altından sopa gösteriyorlar.

Türkiye bugün geldiği ve her alanda yaşadığı gelişim çizgisi itibarıyla, böylesine çapsız ve milli duruştan yoksun bir muhalefeti hak etmiyor. İnanıyoruz ki, Milletimiz 2023’te sadece iktidarı belirlemekle yetinmeyecek, bu çağdışı muhalefet anlayışını da siyasetin “ibretlikler müzesine” havale edecektir!”

 

selyus