Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 19 Kasım 2024

Yusuf Tekin’e sahip çıkan Mustafa Armağan, “Bu ülkede tek parti devrinde CHP’nin yaptıklarının hesabı henüz sorulmamıştır”

Tarihçi Mustafa Armağan, Bakan Tekin’in gönülden geçen hislere tercüman olduğunu ifade ederek şunları söyledi: Bu ülkede tek parti devrinde CHP’nin yaptıklarının hesabı henüz sorulmamıştır. Üstü kapatılmaya çalışıldı, fakat kapatılacak gibi değil. Arşivler açıldı.”

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ‘laiklik eleştirisi’ Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) gerdi. Tekin’in “Sizin anladığınız laiklik şu; 1940’lı yılları hatırlayın. Camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kur’ân-ı kerim öğrenmesini yasaklamak” açıklamasının ardından CHP’liler suç duyurusunda bulundu. Oysa arşivler, CHP’nin talan ve zülümlerini gösteren belgelerle dolu. 1926-1950 yılları arasında 1910 cami ve mescidin ahır, pavyon, tuvalet ve pavyona dönüştürüldü. Aynı tarihlerde 513 cami, 327 cami arsası, 1070 mescid satılığa çıkarıldı. 3 bin 411 vakıf malı haraç mezat satıldı. Tarihçi Mustafa Armağan, camilerin enkazının dahi inşaat malzemesi olarak satıldığına dair devlet arşivlerinde birçok belge bulunduğunu belirtti.

HESABI SORULMADI

Gazetemize konuşan Armağan, Bakan Tekin’in gönülden geçen hislere tercüman olduğunu ifade ederek şunları söyledi: Bu ülkede tek parti devrinde CHP’nin yaptıklarının hesabı henüz sorulmamıştır. Üstü kapatılmaya çalışıldı, fakat kapatılacak gibi değil. Arşivler açıldı. Mesela, Bursa’da Alacahırka Camii, güreş kulübü yapılmış. Bursa Çekirge’de Lamii Çelebi Camii, bilardo salonu yapılmış ve 1960’lara kadar kahve ve bilardo salonu olarak kullanılmış. İstanbul’da Küçüksu Camii de CHP Gençlik Teşkilatı yapılmış; üzerinde tabelası bulunan bir fotoğraf internette de bulunabilir. Sultanahmet Camii, 1940’lı yıllarda asker alma dairesi olarak kullanıldı. İçerisinde askerler yatıp kalkıyordu ve askerlerin dışarı çıkmasına müsaade edilmiyordu. Tuvalet ihtiyaçlarını dahi caminin içinde karşılamak zorunda kalıyorlardı. Bunların tanıkları daha yeni yeni vefat etmeye başladı. Elâzığ’da Abdullah Nazırlı Hoca bunun şahidiydi. Bende de ses kaydı mevcut. Şimdi bunları gündeme getirdiğimizde pişkin bir şekilde, ‘Efendim o zaman kışla mı vardı? Askerleri nerede yatırsaydık?’ diyorlar.

PİŞKİNCE KONUŞUYORLAR

İstanbul’da, Taksim’de koskoca, sapasağlam, muazzam bir bina olan Taksim Kışlasını yıkan sizsiniz. Orayı yıkıp ‘Gezi Parkı’ yapanlar, ‘Nerede kışla? Kışla yoktu’ diye kalkıp Sultanahmet Camii’ni kışla yaptılar. ‘Bunların yatacak yeri yok’ derler ya CHP’nin yatacak yeri yok. Geçmişte hesap sorulmadığı için o kadar pişkin bir şekilde konuşabilmektedirler ki insan hayret ediyor. Elimizdeki bütün delilleri sunmaya hazırız. Eğer uygun bir tartışma ortamı olursa, bunları da kamuoyunun dikkatine sunacağız.

1926 YILINDAN BAŞLIYOR

Camilerin bu durumunun 1926 yılından başladığına işaret eden Armağan “Çünkü Tasnif Kanunu çıkmıştı. Kanun’la birbirine çok yakın olan camiler kapatılıyordu, dört camiden biri açık kalıyordu. Bu 1948’lere kadar devam ediyor. Dolayısıyla 22 yıllık bir dönem diyebiliriz. 1950’den itibaren tekrar camiler ihya edilmek için harekete geçildi. Ama tek parti devrinde tamamen keyfi bir şekilde cami yıkılabiliyordu. Bunun örneklerinden biri de Bursa’nın merkezinde 1939 yılına kadar ayakta kalmış olan Sarı Abdullah Camii. Burası, 1939 yılında ‘yol genişletilecek’ diye yıkılıyor ancak şu an yerinde bankalar var. Bunun ne zarureti vardı? Yolu biraz daha farklı yerden geçirerek bir çözüm bulunabilirdi. Dolayısıyla bu tip şeyler 1920’li, 1930’lu ve 1940’lı yılları içine alır. Belki Bakan Bey, kendi pozisyona icabı bunu 1930’lu yıllara pek götürmek istemiyor olabilir ama biz 1926’dan başladığını söyleyebiliriz” dedi. Kaynak: turkiyegazetesi.com.tr

selyus