Ana Sayfa YAŞAM 13 Ekim 2022

Altın Portakal’da en iyi film: Vurun Erdoğan’a!

Akşam gazetesi köşe yazarı Bedir Acar, altı çizilecek önemli bir yazıya imza attı. Bedir Acar’ın “Altın Portakal’da en iyi film: Vurun Erdoğan’a!” başlıklı yazısı ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

Kendisi söyledi; iki kamyon kitap okumuş…

Olabilir, ama adam olabilmiş mi, siz karar vereceksiniz…

Yılların komedyeni Metin Akpınar, Antalya Altın Portakal Film Festivali kapanışından bir gece evvel sahneye çıktı ve Millet İttifakı adına ‘Altılı masa’ propagandası yaptı.

İktidara yakın durmasına rağmen, ‘aman renk vermeyelim’ sinikliğindekilere ders olacak nitelikte cesaretle ve hararetle yaptı propagandasını…

‘Empati’ dedi, ‘hukuk’ dedi, ‘sanat’ dedi, ‘halk’ dedi ama gel gör ki, tercihini Erdoğan’dan, Ak Parti’den yana yapan halkı da aşağıladı: ‘Seküler, laik, pozitivist, Kemalistsinizdir, ne mutlu, ama bir de karşı taraf var. Unutmayın ki adam yüzde 51 oy alıyor. Bugün Türkiye cahil bir ülkedir. O yüzden onlar (Erdoğan’ı) seçebiliyorlar, niye, çünkü (onu seçenlerin) ortalama eğitim seviyesi ilkokul beş…’

Ötekileştirmenin, çifte standardın iyi bir şey olmadığından dem vuran da kendisi, ötekileştirmenin, çifte standardın, aşağılamanın âlâsını yapan da…

Kendi ifadesiyle, necip Türk milletinin kararlarından ödü patlayan bir sanatçıymış Metin Akpınar.

Altılı masadan umut kesilmemeliymiş.

Zira bu ‘karşı devrimciler’ (Adnan Menderes’ten Tayyip Erdoğan’a gelen çizgiyi kasdediyor) en güçlü dönemlerini yaşıyorlarmış ve ‘tek adam rejiminin’ gitmesi için bu altılı masa hayati önem taşıyormuş.

Oysa kendisi de itiraf ediyor: Bu altılı masadan fazla da bir beklentiye girmeyin ha. Her partinin farklı ajandası var, seçimden sonra kim başbakan olur, kim bakan olur, masa dağılır mı bilmem ama yeter ki şu tek adam gitsin.’

Tüm bu olup bitenlerin bir film festivaliyle ne alakası var, Metin Akpınar niye oradaydı demeyin, çünkü Altın Portakal’da verilen mesajlar da bundan farklı değildi.

Kapanış gecesi ve ödül töreni adeta CHP Grup Toplantısı’ndan bir manzarayı andırıyordu.

Kürsüye gelen Belediye Başkanı Muhittin Böcek bir ara öyle yüksek nida ile haykırdı ki ses sistemi patlayabilirdi.

Ödül almak üzere sahneye çıkan her yönetmen, her oyuncu, ezberlenmiş bir repliği tekrar etti: Gezi tutsaklarına özgülük…

DÜŞMAN TEKSAS DEĞİL, ANADOLU!

Filmlerin muhtevasını ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Yalnız, genel çerçeve için eleştirmen Tunca Arslan’ın şu yazdıklarına kulak verin: ”Sinemacılarımız taşra insanından, kasaba insanından neden bu kadar nefret ediyor.

Ne olursa olsun bu denli yerden yere vurucu bir yaklaşım bana kültürel açıdan pek sağlıklı gelmiyor. Hele ki bu kasabalar aracılığıyla genel bir Anadolu manzarası sergilenmek isteniyorsa!

Eğer bir kaçış noktası, ‘küçük obanın bireylerinin’ yeni yaşam alanı ya da bir kıyı kasabası, tatil yeri değilse, bizim küçük burjuva-liberal aydınlarımız kasabadan, kırdan, köyden oldum olası nefret eder ve bu duygu beyazperdeye de sıkça yansıtılır.’

İşte 59. Antalya Altın Portakal’da ödül alan filmlerin tamamına yakını kasaba tekinsizliği ve nefreti üzerine kuruluydu desem abartmış olmam: Kasaba insanı cahil, kasaba insanı işine gelmeyince susar, suça ortak olur, başkasının değerlerine saygısı yoktur, namussuzdur ama namus kumkuması kesilir…

Nerede bu kasaba?

Teksas’ta bir yer değil, bildiğin Anadolu.

Bu manzaraya bakınca şöyle bir soru…

Muhalefet cephesinin ‘kutsal’ savaşı, ‘tek adam’dan ziyade dindarlıkla, Anadolu insanı ve onun temsil ettiği değerlerle, olabilir mi?

‘Vurun AKP’ye’ deyip daha derinde Anadolu’yu dövmek, örselemek, kıstırmak, kuşatmak, kurşuna dizmek, benini dağıtmak… Tek adam bir sembol.

Altın Portakal’da altılı masa propagandası yapılıyorken, ‘gitsin’ dedikleri Erdoğan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin açılışını yapıyordu.

Müzenin, AKM’nin, CSO’nun canı cehenneme yeter ki Erdoğan gitsin!

selyus