Ana Sayfa YAŞAM 26 Haziran 2022

Fransız aydınlar: “Ne kadar ileri görüşlü bir tarikatmış…”

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, şair Attila İlhan ve Mahmut Ustaosmanoğlu’nun başrolde olduğu ilginç bir olayı bugün köşesine taşıdı. Olay, Nakşibendi Tarikatı Halidiye Kolu İsmailağa Cemaati’ne yapılan ithamların haksızlığını gözler önüne serdi.

SALİH TUNA’NIN BUGÜNKÜ YAZISI:

Televizyon izlemenin “modern” olmanın göstergelerinden sayıldığı yıllarda ünlü bir Türk şairi İlhan Fransa’da, bir grup Fransız aydınıyla sohbet ederken konu televizyona gelir.

Fransız aydınlar televizyonun “aptal kutusu” olduğunu söylemekle kalmaz, evlerden uzak tutulması gerektiğini dile getirirler.

Sizin anlayacağınız bu “Fransız gâvurlar” televizyona bir tek “gâvur icadı” demedikleri kalır.

Şairimiz hayretler içinde kalır.

“Bizde de bir tarikat var” der, “evlerine televizyon sokmuyorlar. Ama yobaz addediliyorlar…”

Bu sefer şaşırma sırası Fransız aydınlardadır. “Ne kadar ileri görüşlü bir tarikatmış…” derler.

Şairimiz dediğim merhum Attila İlhan’dır. Mealen aktardığım da bizzat kendi anlattığıdır.

Bahsi geçen “tarikat” da İsmailağa Cemaati’dir. Lideri veya hocası veya şeyhi de “Efendi Hazretleri” adıyla maruf Mahmut Ustaosmanoğlu.

************************

Gördükleriniz çoğu kez baktığınız yerle ilgilidir. Yani nerden bakarsanız ordan görürsünüz.

Mesela, matbaanın bu ülkeye geç girmesinin esas nedeni “gâvur icadı” diyerek karşı çıkılmasından değil, el yazması esnafının işinden olma endişesinden kaynaklanır.

Bu hep böyledir…

“Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder…” şeklinde ifadelerin yer aldığı Şapka İktisası Hakkında Kanun 1925’te çıkar.

Kanun çıkar ve birileri şapka fabrikası kurarak cebini doldurmanın peşine düşer. Birileri de Batılıya benzemeye karşı çıkar, “Osmanlı fesini” savunur.

Mahmut Efendi’nin her daim savunduğu sadece yaşadığıdır. Ne şapka ne de fes, başındaki sarığıdır.

Zira, sarıktaki kefen her an ölümü hatırlatandır.

Televizyona karşı çıkmasının da “postmodern” telakkiyle uzaktan yakından alakası yoktur.

Merhum Mahmut Efendi “modernist ilahiyatçıların” tam karşısındaydı.

“Gelenekli İslam’ın” kutuplarındandı.

Vefatının ardından “tarikat, şeyh, cemaat” lakırdıları eşliğinde saygısızlık yapanların içinde maalesef kimi “yurtseverler” de var.

Mahmut Efendi ve bağlılarının melbusatına takılıp kalıyorlar.

Oysa, İstiklal Savaşı’mıza katılmak için Libya’dan koşup gelen, Mustafa Kemal’in bizzat tren istasyonunda karşıladığı Senûsî tarikatının şeyhi de cübbeli-sarıklıydı.

Mahmut Efendi’nin bağlıları 15 Temmuz Gladyo saldırısına karşı da direnişin ön saflarında yer almışlardı.

En önemlisi de Mahmut Efendi’nin tuttuğu yerdir:

Aşağıda Ortodoks kiliseleri üzerinde simgesel otoritesi olan İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ve “Ekümenik Patrik” unvanıyla tüm Ortodoksların ruhani lideri Fener Rum Patriği Bartholomeos vardır. Yukarıda da İsmailağa Cemaati ve onun lideri merhum Mahmut Efendi Hazretleri.

Patrikhane lokasyonları satın ala ala yukarı çıkmaya çalışırken, İsmailağa Cemaati de Mahmut Efendi’ye yakın olabilmek için oraları adeta bir sur gibi mesken tuttu.

Dedim ya nerden bakarsanız ordan görürsünüz.

Surlara mührünü vurdu ve gitti.

Sonsuz rahmet olsun. Yeni Akit

selyus