Ana Sayfa YAŞAM 15 Ocak 2019

Işıl Özgentürk fahişe ile anılıyor!

Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Işıl Özgentürk, fahişe benzetmesi yaptığı başörtülü kadınlardan yoğun tepki aldı. Bu köşe yazsının ardından fahişe ile anılan Özgentürk’ün Kadıköy Belediyesi’nde film atölyesi yönetmeliği yaptığını da hatırlatalım! 

Türkiye’de uç çıkışlar yaparak Müslüman toplumuna saldırmayı bir marifet zanneden aşağılıklar boş durmuyor. Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Işıl Özgentürk, “Yeni kuşak türbanlılar” başlıklı yazısında “türbanın Sümerlere dayandığını, bu uygarlıkta zengin ailelerin ilk kızlarını fahişelik görevi yapmaları için belli bir süre tapınaklara yollamak zorunda olduğunu anlatıyor, halk karıştırmasın diye de bu kızların başını örtmesinin zorunlu kılındığını söylüyorum” diyerek aleni başörtülü kadınları fahişeye benzetti.

Bu yazının ardından çok büyük tepki alan bu aşağılık kadın Özgentürk, aynı zamanda CHP’li Kadıköy Belediyesi’nde film atölyesinin yönetmenliğini de yapıyor. Zaten Kadıköy Belediyesi’nden de ne beklenir ki!!!

BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA HAKARET EDİLEN O YAZI!

Işıl Özgentürk’ün “Yeni kuşak türbanlılar” başlıklı o yazısı, “Cumhurbaşkanı’nın yeni danışmanı Mariam Kavakçı henüz yirmi yaşında bile değil ve Instagram’dan paylaştığı pozları insana yeni kuşak türbanlılar konusunda oldukça net bildirimler sunuyor ve bizim de ilgimizi çekmemesi olanaksız.

Şimdi şöyle dediğinizi duyabiliyorum, o fotoğraflar özel hayata girer, genç bir kadını sırf fotoğrafları nedeniyle eleştirmemek gerekir. Doğrudur ama ne yazık ki, onu danışman yapan Saray erkânı, bir mekânda içki içtiği için türbanlı hemcinsleri tarafından suç duyurusunda bulunulan genç bir kadın oyuncu için, (Deniz Çakır) “kıyafetine göre insan belirleyecek olsaydık, senin AVM’de değil kerhanede olman gerekirdi’ sözlerini söylemekte hiçbir sakınca görmüyorsa bizim de fotoğraflarında özellikle dili dışarıda danışmanı görünce “ne oluyor?” diye sorma hakkımız vardır.

İyi ki danışman olmuş, böylece yeni kuşak türbanlılar hakkında birkaç söz söylememize fırsat tanıyor. Önce şunu söylemek mümkün, türban artık bir dini sembol değil daha çok bir moda enstrümanı. Öğrencilerimden biliyorum, başlarını kapatan gencecik kızlara soruyorum: “Neden?” Kiminin babası istemiş, kimi kendiliğinden başını kapatmış. Ama türbanın nereden geldiğini bilmiyorlar. Kuran’da yazıp yazmadığını bilmiyorlar. Onlara türbanın Sümerlere dayandığını, bu uygarlıkta zengin ailelerin ilk kızlarını fahişelik görevi yapmaları için belli bir süre tapınaklara yollamak zorunda olduğunu anlatıyor, halk karıştırmasın diye de bu kızların başını örtmesinin zorunlu kılındığını söylüyorum. İlk baş örtünme onlarda, ardından Yahudiler de bu geleneği değiştirerek almışlar ve kiliselerde yaşayan rahibelerin bu biçimde örtünmeleri herkes tarafından kabul edilmiş. Bu bilgiyi verdiğim için bana teşekkür edenler bile var.”

selyus