Ana Sayfa YAŞAM 11 Ekim 2016

Kudüs için hep birlikte

İstanbul’da başlayan “Kudüs İçin Hep Birlikte” programında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “İsrail, emperyalistlerden öğrendiği Siyonist sömürgeciliği daha da güçlendirmeye, aldığı destekle yüzsüz işgali genişletmeye devam ediyor. Onun için, son yıllarda sık sık dillendiren ‘iki devletli çözüm’ önerisi oyalama taktiğinden ibarettir.” dedi.

Memur-Sen, Hak-İş, Kudüs ve Filistin’i Destekleyen Sendikalar Birliği tarafından organize edilen “Kudüs İçin Hep Birlikte” Programı gerçekleşti. Programa Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Kudüs ve Filistin’i Destekleme Platformu Başkanı Muneer Said ve Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir ile ulusal ve uluslararası yüzlerce sivil toplum temsilcisi katıldı.

 

Programın açılışında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, konuşmasına Filistinli şair Abu Salma’nın “Gölgeleri arasında özlemin, yadırgamanın mezarlarında bizim yerimiz de var, bu kesin. Yorulma gönül, dönüşün yollarında çökme sakın. Yine geleceğiz, yine” dizelerini okuyarak başladı.

“ZULME DÜNYA GÖZ YUMUYOR”

Zulümlere dünya üzerinde yeterince tepki gösterilmemesini eleştiren Yalçın, şu şekilde konuştu: “Böyle bir müktesebattan dolayı bugün dünya üzerinde en dramatik olaylar hakkında verilen tepkiler söylemden ibaret kalıyor. Daha doğrusu birilerinin çıkarlarını gizlemek için kurulan süslü, cilalı sözler “hukuk” diye bize sunuluyor. Bugünün dünyası, maalesef hakkın değil gücün hüküm sürdüğü bir dünyadır. Birçok kavram kaba kuvvetin belirlediği sınırlar içinde ele alınmaktadır. Mesela eşitlik, insan hakları ve barış. Her üçü de egemenlerce kendi çıkarları doğrultusunda tanımlanmış, hegemonya için silaha dönüştürülmüş kavramlardır. Yani bütün dünya ‘büyük bir yalanı’ yaşıyor. Büyük bir yalan, bütün dünyaya gerçekmiş gibi yaşatılıyor. Oysa biz, egemenlerin ‘barış’ afişiyle ‘soykırım’ sineması çektiklerini biliyoruz. İnsanın onurunu ve haklarını gözetecekleri vaadiyle, dünyanın farklı coğrafyalarında nasıl karışıklık çıkardıklarını da biliyoruz. İsrail’in en büyük dayanağı işte bu mantıktır. Şimdi bize düşen; kavramların içini, dayatılanlarla değil, doğrularla doldurmaktır. Kavramsallaştırmayı doğru yapmak ve bu doğrultuda yürümektir. Ne yazık ki, biz de, bize verilen şekilde sorunu ‘Filistin Sorunu’ olarak adlandırma alışkanlığını sürdürüyoruz.

“FİLİSTİN’DE SOYKIRIM SÜRÜYOR”

Filistin’de açık bir şekilde soykırım yapıldığını belirten Ali Yalçın, Filistin halkının katliamlara maruz kaldığını, yurtlarından sürüldüğünü, her türlü baskı altında yaşamak zorunda bırakıldığını vurguladı. Filistin topraklarında bir “Siyonist İsrail” sorunu olduğunu ifade eden Yalçın, “Siyonizm, modern ırkçılığın,  mitolojik bir dünya görüşüyle harmanlanmasıdır. 1975 yılında, Birleşmiş Milletler, Siyonizm’i ırkçılığın bir türü olarak kabul ederken, bu hakikati ikrar etmiş oldu. Buradan bakıldığında kendini, kendi kararını yok sayan BM fotoğrafı görüyoruz. İsrail, bölgemizde birçok sorunun kaynağıdır. Özellikle geçmişte yaşanmış acılar üzerine inşa edilmiş holokost ideolojisiyle kendine meşruiyet sağlayan İsrail, emperyalistlerin stratejilerinin işgalci bir aparatı olarak soykırım yapmaktadır. Avrupa’nın gettolarında yaşayan Yahudiler’in hangi amaçla Filistin’e yerleştirildiğini, İsrail kurulmadan önce yaşanan terörü, bu terörün nasıl devlet terörüne evrildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün de İsrail, emperyalistlerden öğrendiği Siyonist sömürgeciliği daha da güçlendirmeye, aldığı destekle yüzsüz işgali genişletmeye devam ediyor. Onun için, son yıllarda sık sık dillendiren ‘iki devletli çözüm’ önerisi oyalama taktiğinden ibarettir. Çünkü iki devletli çözümün şartı 1967 sınırlarıdır. Fakat bırakın 1967 sınırlarını,  bugün İsrail, yerleşimci taktiğiyle yeni yeni bölgeleri işgal etmektedir. İsrail’in ‘yerleşimci’ taktiği bilinçli işgal stratejisinin bir parçasıdır. Uluslararası güçlerin ikircikli tutumu da bu stratejinin rahatça uygulanmasına sebep olmaktadır” şeklinde konuştu.

“AMBARGOLARLA FİLİSTİN HAPİSHANEYE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR”

Filistin devleti topraklarının, İsrail’in işgal politikaları sonucunda bir hapishaneye dönüştüğünü vurgulayan Yalçın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ortadoğu’nun mazlumu Filistin, zalimi İsrail’dir. Görüldüğü gibi her şey dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Ancak asıl soru şu: İsrail’in bu pervasız zorbalığının arkasında ne var? Çok uzağa gitmeye gerek yok. Bundan birkaç hafta önce Obama giderayak İsrail ile 38 milyar dolarlık askeri yardım anlaşması yaptı. Obama bu anlaşmayı yaparken Clinton’ın kazanması için Yahudi seçmenin desteğini almayı amaçlıyordu. Öte yandan, her türlü insani değer ve kutsalı hiçe sayan Trump da Netanyahu ile görüşmesinde bir adım daha ileri giderek seçildiği takdirde  ‘Kudüs’ü İsrail’in başkenti’ olarak tanıyacağını açıkladı. Bunun adı cinnettir! Küresel sistemin yaşadığı bu cinnetle,  İsrail’in geleceğini güvence altına almak, Filistin’i yalnız bırakmak için Bölgede kirli senaryolar yazılıyor ve işbirlikçiler aracılığıyla sahneye konuluyor. Mısır’da başardılar, Filistin’in nefes borularını tıkadılar. Suriye’de halk devrimini durdurdular, Filistin’e cansuyu olacak bir dirilişin önünü kestiler. Bu noktaya gelmişken bir hususu da üzülerek değinmeden geçemeyeceğim. İki hafta önce, Mahmut Abbas’ın, katil Şimon Peres’in cenazesinde gözyaşı döktüğüne şahit olduk. Bu görüntü Türkiye’de çok yadırgandı. Bu gözyaşının Türkiye’de algılanması, acaba Filistin davasına balta mı vuruluyor şeklindeydi. Filistin’de Hagana çeteleriyle soykırım yapan, Ortadoğu’ya nükleer silahı getiren Peres’e gözyaşı dökmek değil, ateşi bol olsun demek gerekir.”

“KATLİAM VAR DEMEK YETMEZ, SOMUT TEPKİ ŞART”

 

Filistinlilerin ve Filistin devletinin mağduriyetinin gerçek hayatla sınırlı kalmadığını sanal alanda da algı yönetimi çerçevesinde büyük bir zulüm yaşandığını dile getiren Yalçın, şu şekilde konuştu: “Arama motoru Google’da ‘Filistin Devleti’ kaldırıldı. Filistin’in toprakları İsrail sınırları içinde gösteriliyor. Bu da İsrail işgalini meşrulaştırmaya dönük enformatik bir yöntem olarak karşımızda durmaktadır. Yukarıda resmetmeye çalıştığımız manzaranın özeti şu: bu köhnemiş dünya düzeninden ‘insanlık dramının’ merkezi Filistin’e bir çözüm beklemek hamlık ve saflıktır. Mevcut dünya düzeni, kesintisiz zulüm,  adaletsizlik ve çıkar ilişkileri üzerine bina edilmiştir. Fakat bu çizdiğimiz resim bizi sorumluluklarımızdan,  kendi içimizde yaşadığımız sıkıntılardan uzaklaştıracak bir sığınak olmamalı. Coğrafyamızda yaşanan olaylardan başkasını sorumlu tutma kolaycılığı bizi hep yanlış mecralara sürükledi. İnsanlığın ortak değerlerinden hareketle, yeni bir söz söylememiz gerekiyor. İsrail’in her katliamından sonra ‘katliam var’ demek işi çözmüyor, çözemiyor. Her kaybedilen topraktan sonra ‘işgalci İsrail’ diye ses yükseltmek de çözüm değil. Hele hele batılı ülkelerin geçmişte yaptıkları ortadayken, onların kavramlarıyla düşünmek bizi iyiden iyiye, işgalci stratejiyi kabullenecek bir zemine sürüklüyor. Biz Filistin’le dayanışma halinde olan sendikalar, bu sorgulamanın öncülüğünü yapabiliriz. Yapmalıyız. Memur-Sen, kurulduğu ilk günden itibaren Filistin konusunda hep duyarlı oldu. Kurucu genel başkanımız Kudüs Şairi Mehmet Akif İnan, ömrünü Filistin ve Mescid-i Aksa davasına hasretmişti. Bakın ne demişti Mehmet Akif İnan, ‘Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde, bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu. Varıp eşiğine alnını koydum, sanki bir yer altı nehri çağlıyordu.’Kurucu Genel Başkanımızın ardından gelen bütün yöneticilerimiz de aynı duygu ve duruşla Filistin davası için her platformda mücadele verdiler.”

selyus