Ana Sayfa YAŞAM 9 Nisan 2024

‘Mazbatam da mazbatam’ ağlayışını hatırladınız mı?

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Köşe Yazarı Mustafa Kartoğlu, ‘Mazbatam da mazbatam’ ağlayışını hatırladınız mı? başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Kartoğlu, yazısında isim vermeden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2019 Yerel Seçimlerindeki “mazbatamı verin” cazgırlığına dikkat çekti!

Mustafa Kartoğlu yazısında:

“Yerel seçim bitti, partilerin seçim sonuçlarına itirazları başladı.

Kimi çok az oyla kaybettiği için, kimi sandıklarla, sayımla veya tutanaklarla ilgili şüpheler ortaya çıktığı için…

Seçimin öne çıkan iki partisinden, AK Parti ve CHP’den itirazlar da haliyle daha fazla.

CHP Hatay’da çok ısrar etti itirazında.

İtirazlar sonuçlanmadan, seçilen AK Partili adaya mazbata verilmesine bağırdı çağırdı…

2019’da da tam tersi olmuştu.

İstanbul’da AK Parti itiraz etmişti sonuçlara, CHP “mazbata da mazbata” diye bağırıp çağırmıştı…

Hayat insana öğretir.

Ama gözü kendi çıkarından başka bir şey görmeyene öğretemez.

***

Seçimi siyasi partiler yaptı.

Sandıklarda, bugün itiraz eden partilerin görevlileri vardı.

Oyları onlar saydı, tutanakları onlar yazdı, bütün bu sürece onların müşahitleri şahitlik yaptı.

Sonra kendi yaptıkları veya düzgünce yapmaları gerektiği halde yapmadıkları işe itiraz ettiler!

Şimdi bunun üzerinden birbirlerini oy çalmakla, yalancılıkla, düzenbazlıkla suçluyorlar!

Siyasi partiler seçim, sayım, tutanak, sonuç işlemlerini dürüstçe yaparlarsa, siyasetin kavga sebepleri de azalacak…

SEÇİM MÜDÜRÜ BORAZAN OLURSA

Bursa’da ortaya çıkmış bir ‘seçim kurulunda partizanlık’ örneği.

CHP’li adaya Büyükşehir Belediye Başkanı mazbatasını veren İl Seçim Kurulu müdürü, yeni başkanı alkışlayanları beğenmemiş, daha yüksek alkış istemiş…

Kendine istese anlarım.

“Kırk yılın başı bir sahne bulmuş, seçimde o kadar çalışmasının karşılığında ‘bi kuple’ alkışı hak ettiğini düşünmüş” derim…

Ama şimdi aklımda, İl Seçim Kurulu gözetiminde yapılan sandık sonuç tutanaklarının birleştirilmesi sırasında da partizanca bir müdahalesi olmuş mudur?

Bugüne kadar verdiği kararlarda siyasi hedef gözetmiş midir?

***

CHP ‘yerel iktidarda’ bile böylesi amigoluklara cesaret verebiliyor…

Bir de bu amigoluğun seçim kurullarında, yargıda ‘örgütsel’ olma ihtimalini düşünün…

CHP’nin de yerel iktidarı veya iktidarını merkeze taşımak için bunu kullanışlı/yararlı bulduğunu?

Bazen filmlerin yeni versiyonları çekilir.

Çoğunlukla ilkinden daha basit ve değersizdirler…

BAYRAM DÜŞÜNMEK İÇİN DE FIRSAT OLSUN

Cübbeli, İsmailağa’dan bağımsızlığını ilan etti.

İsmailağa tarafında ‘taraflar’ çoğaldı…

Süleymancılar ‘Süleymanlılar’ oldu!

Bir tür ‘cemaat’ten ‘camia’ya dönüş gibi…

Menzil kaça bölündü, takip edemedim.

***

Bölünmelerde paylaşılan vakıflar, dernekler, dergiler, siteler, hastaneler, şirketler listeleri yayınlanıyor..

Birbirini siyaset yapmakla, post kapmakla, parsa götürmekle suçlayanlar gırla…

“Aman bir araya gelelim, birbirimizi yiyor görüntüsü vermeyelim” diyenlerin hangisi samimi?

Hangisi “foyamız ortaya çıkmasın” diye çırpınıyor anlamak zor…

***

En açıkları Süleymancılar…

Açıkça AK Parti ve Erdoğan karşıtı siyaset yapıyor ve rakibi olan partilere oy istiyorlar…

Dini bağlar üzerinden siyasi talepte bulunuyorlar!

Son zamanlarda Cübbeli, İsmailağa, Menzil ayırmadan diğer cemaat ve cemaatimsilere de dalmışlar.

Herkes birbirine ‘reddiye’ yazıyor!

***

Cemaatlerin siteleri ve sosyal medya hesaplarından görünen tablo bu…

Futbol kulüplerinin başkanlarının ‘futbol dışı’ rekabeti futbolu ne hale getirdi, görüyoruz.

Cemaatlerde rekabete girişenler de “dini STK’lar” alanını o hale getirmiş görünüyor.

Futbol Federasyonu, kulüpler arasında hakemlik, çözüme liderlik yapamıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı da cemaat vb yapılar konusunda seyirci!

FETÖ konusunda kırıklarla dolu karnesinden ders almamış gibi…

***

Biz İslam’ı camide öğrendik, ne eksik ne fazla…

Halkın çoğunluğu şucu bucu veya şulu bulu değil.

Ben de kimin haklı kimin haksız, kimin ahlaklı kimin ahlaksız, kimin hırlı kimin hırsız, kimin dindar kimin tüccar olduğunu bilemem.

İşim de bu değil, yeterli bilgim de yok…

Ama bu alanda kötü kokulu bir sisin büyüdüğünü görmek için daha fazlası gerekmez.

Puslu hava sadece saldırganlara yarar…

***

Sonradan İslam’ı kabul eden kimi isimlere atfen söylenen bir ifade var ya;

“İyi ki önce Müslümanları değil İslam’ı tanımışım, yoksa Müslüman olmayabilirdim!”

Kim demiştir, gerçekte söylenmiş midir, rivayet muhtelif.

Çok da önemli değil.

Zira artık genel kabul gördü.

Kabul görmesinin sebepleri arasında yukarıdakiler de var…

***

Ayrıca, dünya Müslümanlara, İslam’a karşı adı konulmamış işbirliği halindeyken Müslümanları daha küçük parçalara ayırmanın kime yararı var?

Ve en yakın ve yakıcı olan;

Siyasi bölünmeyi din alanına taşıyarak daha onarılmaz hale getirmek kime yarar?

Nihayet;

Kim kime hizmet ediyor?

***

Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk’ün kurduğu bir kurum.

Bugünlerde cemaatler vb de Atatürkçülüğü kimselere bırakmıyor…

En azından Diyanet, bu sıfatıyla bir işe yarayabilir.

Niye lafı Diyanet’e getirip bağladım?

Çünkü tek orayı sorumluluk sahibi gibi davranabilir görüyorum.

Herkes birbirini cehenneme atma yarışında…

Diyanet en azından var olan tablodan şikayet edeni ‘küffar’ ilan etmez!

selyus