İHA’LARIN İHANET ZAMANI
Buz beyazı sis dağılırken, “Madi’nin” acıklı yüzü kadraja giriyor. Dağların arasındaki çocukların hayatının acıları, kartopu gibi yuvarlanıyor küçücü
İHA’LARIN İHANET ZAMANI
Buz beyazı sis dağılırken, “Madi’nin” acıklı yüzü kadraja giriyor. Dağların arasındaki çocukların hayatının acıları, kartopu gibi yuvarlanıyor küçücük ellerinde ve tüm soğukluğuyla dağılıyor yüzlerinde patlayarak.
Onlara, “sınırda yaşamanın” ne demek olduğunu, ülkeler arasına sıkışmış çetin coğrafya öğretiyor. Gülü seven dikenine katlanır sözü buralarda “kaçak seven tel örgünün dikenine katlanır” oluyor. Bir de sarhoş katırlara, mayınlara ve de silahlara…
Evet İranlı yönetmen Bahman Gobadi’nin “Sarhoş Atlar Zamanı” filminden bahsediyorum. Gerçek kaçakçıların oynadığı, hayatın ta kendisi yalın bir film bu. Üç çocuk oynuyor başrolde, dünyayı sırtlarında taşımaya çalışarak. Sırça köşklerde karnı tok, sırtı pek büyüklerinin çizdikleri çizgiler ve yazdıkları yazgılar, tepeden tırnağa kuşatıyor onları. Ve tüm masumiyetiyle kuşanıyorlar kendilerine biçilen elbiseyi.
İzlemediyseniz, mutlaka izleyin. Çok tanıdık gelecektir size, komşu ülkelerin komşu çocuklarının hayat mücadelesi. Tabularınızı yıkar götürür belki, Ayyub’un yıkılan küçük dünyası. Gücü ve güçlüyü kutsayan, gözden uzak olanı gönülden de ırak tutan devlet anlayışı midenizi bulandırır belki. Hayata farklı bir pencereden bakmaya başlayabilirsiniz. İnsanlığın ve insan hakları evrensel beyannamelerinin yüksek dağların kuytu köşelerine ulaşmakta zorlandığını görebilirsiniz. Ama “Sırça Köşklerin”, ulaşamadıkları yerlere çizgiler çizmeye, bombalar düşürmeye, mayınlar döşemeye meraklı olduklarını da görebilirsiniz. Pekiyi, çizdikleri çizgiler, kaç masumun kaderini çiziyor, düşürdükleri bombalar sadece sarhoş katırları mı öldürüyor, döşedikleri mayınlar kimlerin yüreğinde patlıyor. Düşman “Sırça Köşklerin” kafalarının içinde mi? Yoksa sınırların dışında mı? Ya da en içeride mi?
İha’ların tespit ettiği 30- 40 kişilik grubu, enterne edebilmek için, 300- 400 km.den tam yüklü uçakları kaldıran zihniyetin, Dersim zihniyetinden ne farkı kalır acaba?
Oysa, hayatta kalmayı başarabilecek kadar iyi yetişmiş, fakat sivil halka karşı zor kullanmayacak kadar ince düşünceli güvenlik görevlilerine ihtiyaç var. Çünkü, terörü terörle yenemezsiniz, olsa olsa besler büyütürsünüz. Terörü terörle bitireceğini düşünmek, ateşi benzinle söndürmeye çalışmak gibidir. Yakın tarihimizdeki bu en büyük sorunumuzun, geçen yıllara ait dönemsel analizi bunu göstermiyor mu? Söndüğünü zannettiğimiz ateş, yeniden harlamıyor mu?
Not: Değerli insan, büyük insan Ali Gaffar Okkan’ı ölüm yıldönümü vesilesiyle rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.
Benzer Yazılar
-
İstanbul Milletvekilleri Temurci ile Şahin’in yuvaya dönmeleri niye engelleniyor?
-
NEYİN PEŞİNDESİNİZ?
-
Reis İstanbul İl Başkanlığı için kimi işaret edecek?
-
8. SULTANBEYLİ KİTAP FUARI ÇADIRINA SIĞMADI
-
AK PARTİ GENEL MERKEZİNE MESAJIM VAR!
-
İstanbul teşkilatları Tevfik başkanla ayağa kalkar
-
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul diye bir derdi yok: iste ispatı!
-
AK Parti kongrelerde kuracağı kadrolarla 2002 ruhunu yakalayabilecek mi?
-
Kongreleri yeni il başkanı yapmalı
-
Anketlere inanmasak da AK Parti’de ciddi değişim şart
-
Reis tehlikeyi 6 yıl önce görmüş ve partisini uyarmış
-
Aman ha, Özgür Özel’e çok dikkat edin!