Veli DALBUDAK

Selam Olsun

RESMİ KUTLAMALARIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

Her şey O’nun kontrolünde olmalı. Her şey O’nun acımasız ve çetrefilli bürokrasisinden geçmeli. Çoğu zaman da varlığını belli etmek adına, geçit verme

RESMİ KUTLAMALARIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

Her şey O’nun kontrolünde olmalı. Her şey O’nun acımasız ve çetrefilli bürokrasisinden geçmeli. Çoğu zaman da varlığını belli etmek adına, geçit vermez dev duvarlar örmeli vatandaşın önüne. Herkes O’nun insan makinelerinden haddeden geçer gibi geçmeli. Tek tip fabrikasyon mamuller gibi dizilmeli hatta paketlenmeli halk. Hakim ideoloji neyse onun askerleri yetişmeli her yerden. Azıcık burnunun dikine gidenlerin anasından emdiği süt burnundan getirilmeli. Bir başka baharı anlatan bir şiir yazınca mesela bir şair, vatan haini ilan edilmeli. Vatan sevgisi, yalnız ve yalnız birilerinin tekelinde olmalı. Hangi terazi tartabilirse, hangi kantar çekebilirse bilemem, o kadar okkadır size tahsis edilen vatan sevgisi. Hangi adalet terazisi bu kadar hassas tartabilir sevgiyi. Sen ne diyorsun Veli! O koskoca Devlet. Bu kadar ince mi düşünecek!

İnce düşünen başlar olduğu sürece yüceldi bu topraklarda küçük beylikler; ve Devlet ve İmparatorluk oldular. Uzak diyarlardan elçiler geldiler. Gelin bize de baş olun, yüce adaleti bizim illerde de tesis edin diye. İnce düşünmeyince inceldiği yerden kopuverir. Küfr ile belki amma zulm ile asla diyor Nizamülmülk “Siyasetnamesi” nde. Devletin direği sağlam olmalı. Bu direğe bağlı yelken bezi gibi yayılmış halkı tutan ip adaletten başkası olamaz. Baskı, zulüm, istibdat, sıkıyönetim, askeri güç, polis korkusu yelken bezini aşırı gerer, ip gerildikçe ya bez yırtılır, ya da ip kopar. Allah bir çok yanlışı hatası, eksiği günahı olan kullarının rızkını keser irtibatını koparır mı? Kesmez, yerinde ve zamanında ilahi adaletini tecelli ettirir. Devlet’te sevmediği, hoşlanmadığı kendisine itiraz eden halkına ölçülü ve kararında, adalet dairesinde muamele yapmalıdır.

Şimdiye kadar sorgulanamayan resmi kutlamalar, biraz sorgulanınca zaten ağır olan hava daha da ağırlaştı. Sorgulayıcılar kutlama törenlerinin askeri düzende gerçekleştiğini eleştiriyor, sivilleşmesini hatta serbestçe halk tarafından kutlanmasını istiyorlar. Uygun adım marş modunda sert yürüyüşler, en yükseğe elbette biz çıkarız havasında insandan kule inşa etmeler, silahlı birliklerin geçit resmi, asfalt üzerinde tangır tangır tanklar, savaş uçaklarının nefes kesen gösterisi, hamasi metinler okuyan TRT spikerinin coşkulu ama resmi sesi ve kasabada ne kadar dernek varsa hepsinin çelenk koyma yarışına girmesi istenmiyor artık.

Bundan sonra kutlamaları askerler ve onların okullardaki altyapı temsilcileri “beden eğitimi” öğretmenleri organize etmeyecekler. Artık zannediyorum, ilkokuldan üniversiteye kadar olmazsa olmaz dersimiz olan “beden eğitimi” de kaldırılır. Her kademede ki öğrencilere ısrarla öğrettikleri sağa dön sola dön, ikişerli üçerli sıra, uygun adım yürüyüş, yüksek kule inşası ve kıta dur çalışmalarına dur derler ve adam gibi spor yapılmasının yolunu açarlar. Açarlar da bütün olimpiyatlardan sayısını takip edemeyeceğimiz kadar madalya ile dönerek necip milletimizin göğsünün kabarmasına vesile olurlar. Maalesef sorun yine eğitime geldi dayandı. Bayramı doğru dürüst kutlayamayan, kutlamaya çalışana tazyikli su ve biber gazı sıkan, sorgulayıcı eğitim sistemini kuramayan, fi tarihinden kalma müfredatla adam yetiştirmeye çalışan hantal devletten başka ne beklersiniz? Yoksa siz darı ekip, buğday biçmeyi mi bekliyor dunuz?

Veli DALBUDAK

selyus