Lerzan Tuğba ŞAHİN

Bir Varmış Bir Yokmuş

TÜRKİYE: BİR TARİHE BİRDEN ÇOK ZAFER SIĞDIRAN RUH

Afrin Şehitlerimize şükranla.. Onlar ki aynı tarihe bir başka zaferi yazdı.

Kararlılığımız tarihe bir kez daha yazıldı.

Onurla, gururla, milli şuurla, vatan aşkıyla yazıldı.

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Edoğan’ın ilan ettiği zafer şu sözlerle yerini aldı zihinlerimizde: “Afrin 08.30 itibariyle kontrol altına alınmştır. Şu anda orada Türk ve ÖSO bayrakları dalgalanıyor.”

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 20 Ocak’tan beri devam eden ‘Zeytin Dalı Harekatı’nın 58. gününde Afrin’de zafere ulaşıldı. Ordumuzun ve ÖSO’nun sahada hassasiyetle hayata geçirdiği harekat neticesinde Afrin, sivillerin emniyeti bir an bile gözardı edilmeden, her türlü mühimmattan tutun gizli tünellerine, çimentosuna kadar dış güçlerin desteğiyle Suriye’de yuvalanan PKK, PYD ve DEAŞ terör örgütlerinden temizlendi. Operasyon boyunca 3700’e yakın sayıda terörist etkisiz hale getirilirken, köşeye iyice sıkışan terör örgütlerinin diğer üyeleri çaresizce kaçtı.

Zeytin Dalı Harekatı başta ABD olmak üzere Batı’da rahatsızlık uyandırdığı ülkelerin kötü niyetli söylem ve çarpıtma haberlerine aldırış etmeden devam ediyor. Türkiye olarak bu hamledeki kararlılığımızla, bölgeyi terör örgütlerinden arındırarak sınırlarımızı korurken Suriye halkının güvenliğini sağlamamız ve Rusya başta olmak üzere diğer komşu ülkelerle olan temaslarımız karşısında Batı bu kez farklı kollardan çalışmaya başladı. Bildiğiniz gibi İngiltere’de geçtiğimiz günlerde Rus eski çifte ajanı ve kızının bir çeşit sinir gazıyla zehirlenmesi vakası yankılandı ve yankılandırılmaya da devam ediyor. Öyle ki Londra, hiç tereddüt etmeden bu olaydan Rusya’yı sorumlu tuttuğunu dile getirmekle kalmayıp, 23 Rus diplomatı sınır dışı etme kararının hemen ardından ABD, Almanya ve Fransa ile Rusya’ya karşı ortak bir bildiri yayınladı. Bildiride “Bu İngiltere’nin egemenliğine bir saldırıdır ve bir devletin bu türden bir kullanımı kimyasal silahlar sözleşmesini ve uluslararası hukuku ihlalidir. Hepimizin güvenliğini tehdit eder.” Somut bir kanıt sunmaksızın apar topar yayınlanan bildiri, gerek Rusya’nın Batı ile pek de sıcak olmayan mevcut durumu gerekse bir çok ikili temaslarda bulunduğu Türkiye ile olan yakın tutumu ve Ortadoğu’daki rolü düşünüldüğünde bu zehirlenme vakası, zamanlaması ve sunuluşundaki sansasyonel tarz akıllara soru işareti getirmiyor değil. (Olayla beraber 2006 yılında yine İngiltere’de radyoaktif madde ile zehirlenen Aleksander Litvinenko vakasını da hatırlıyoruz. İngiltere sizce ne yapmak istiyor?) Dörtlünün niyetinden hoşlanmayan ve suçlamaları asla kabul etmeyen Moskova da karşı hamle yaparak 23 İngiliz diplomatı sınır dışı etme kararını duyurdu. Diğer taraftan geçtiğimiz Pazar günü Rusya’da gerçekleşen seçimde oyların yüzde 76,66’sını alan Vladimir Putin, rakiplerine açık ara fark atarak tekrar başkan seçildi. “Bana ne Rusya haberlerinden” demiyorsunuz umarım?

Gündem öyle yoğun öyle hareketli ki, her birini tek yazıda kaleme alsak köşe yazısı değil seri hazırlanır. Bu aralar Suudi dostlarımız da yerinde durmuyor. Tek eşli olmasını sürekli dile getiren Veliaht Prens, Mısır’dan başlattığı ilk yurtdışı ziyaretlerini sürdürürken yeni açılım demeçleri vermeye de devam ediyor. Salman, İngiltere’nin ardından Washington’a gerçekleştirdiği ziyarette ABD Başkanı Trump ile görüşmesinin hemen öncesinde kadınların ‘saygılı ve uygun’ giyinmeleri durumunda ‘çarşaf giyme’ zorunda kalmayacaklarını söyledi. Bu ziyaretle aynı tarihlerde bir başka haber gündeme geldi. Geçtiğimiz yıl ABD ve Suudi Arabistan arasında 350 milyar dolarlık anlaşmaları hatırlayacaksınız. Bunun 110 milyar kadarı sadece silah üzerine yapılan anlaşmaları kapsamakta. Washington Post’ta yer alan yeni habere göre Trump geçtiğimiz aylarda Kral Salman’dan bu kez 4 milyar dolarlık bir talepte bulundu. Gerekçe olarak da bunun Suriye’de Esed yönetimi, İran ve Rusya’nın planlarına karşı kullanılacağı gösterilmiş. Bu konuda da çok yorum yapılır.

Gelelim Akdeniz’e.. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Akdeniz’deki tek taraflı sondaj çalışmalarına.. Emin olun, bu da olaylar zincirinin bir diğer halkası. Bu konuyu fazla uzatmadan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun en son açıklamasını ekleyerek yazımı noktalıyorum: “KKTC ve Türk halkının ada etrafındaki rezervlerde hakkı vardır ve bu hak garanti altına alınmalıdır. Bu konudaki mesajlarımızı BM, AB ve Kıbrıs’la ilgilenen tüm ilgili kurum ve ülkelere ilettik. Rum tarafının tek taraflı bu tür çalışmalarına izin veremeyeceğimizi de güçlü bir şekilde bir kere daha vurgulamak isteriz.”

Tuğba ŞAHİN / @Twooba

selyus