Ana Sayfa DIŞ POLİTİKA 27 Mayıs 2020

Bağış’tan Ermeni Büyükelçisine cevap

Türkiye Cumhuriyeti’nin Çek Cumhuriyeti Büyükelçisi Egemen Bağış, Ermeni Büyükelçisinin 25 Mayıs 2020’de Prag Sabahı’nda yayınlanan yorumlarının ardından bir açıklama yaptı.

Bağış, “Büyükelçi’nin yorumları Türkiye aleyhinde ciddi suçlamalar içerdiğinden, adalet ve tarafsızlık uğruna Prag Sabahı’nda aşağıdaki ifadeyi yayınlamanızı rica ediyoruz” diyor.

“Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, Ermeni Büyükelçisinin 25 Mayıs 2020’de Prag Sabahı’nda yayınlanan ifadesini şiddetle kınadı. Birleşmiş Milletler nefret söyleminden yoksun bırakılmasının yanı sıra ırk veya etnik köken, din, engellilik, cinsiyet ve yaş. Ermeni Büyükelçisi tarafından yapılan şey, kamuoyuna duyurulan düşmanlığa tahriktir. Türkler ve diğer uluslar olsun, insanlar arasında önyargı ve temelsiz korku yaymayı amaçlayan bu çabalar, uluslararası kurallar, normlar ve standartlar tarafından yasaklanmıştır. Yorumlar, hoşgörülü toplumları teşvik etmek ve çevrimiçi nefret söyleminin net bir örneğini ortaya çıkarmak için ortak sorumluluğumuzun açık bir ihlali anlamına geliyor. Türk halkını asılsız iddialar ve 18. yüzyıl hikayeleri ile yayma çabalarını şiddetle kınıyoruz,

“Türkiye, Ermeni Büyükelçisi ve Çek Senatörleri grubu gibi 1915’in tarihsel olaylarının bir soykırım oluşturduğu suçlamalarını şiddetle reddediyor. Tarihsel bir konuyu siyasete uygun olarak tanımlama girişimlerinin ve belirli çevrelerin çıkarlarının kabul edilemeyeceğini yineliyoruz ”diye ekliyor.

“Ermeni Büyükelçisinin yorumları açıklayıcıdır ve ahenk, dayanışma ve barışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda dünyamızın birçok köşesinde zihinleri zehirleyen Ermeni nefretinin çok açık bir örneğini oluşturmaktadır. Nefretten yararlananların iyileştirilemeyeceği ve her zaman nefret tüccarı olarak hareket edemeyeceği için üzgünüz ”dedi.

Büyükelçilik aşağıdaki gerçekleri vurgulamak ister:

“1923 yılında, istilacı Müttefikler içinde Anadolu’da işlenen savaş suçlarının sorumlulukları bulundu. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması ve hükümleri, savaş yasalarına aykırı fiiller ve tazminat alma yükümlülüğünün tanınmasını içermektedir (Madde 59). Yine de, burada ya da başka bir yerde, zamanın Osmanlı İmparatorluğu’nun herhangi bir eylemine ilişkin bir suç ya da suçtan tek bir ilgili sorundan bahsedilmedi.

1973’ten 1985’e kadar onlarca masum insanın Türk diplomatlarını, aile üyelerini ve çeşitli ülkelerin vatandaşlarını içerdiğini iddia eden Ermeni terör örgütlerinin terör dalgaları affedilemez eylemlerdir, hiç kimse unutulmayacak. Tüm bu korkunç eylemler, yarım asırdan fazla bir süre geçtikten sonra içlerinde yerleşik bir “Ermeni soykırımı” iddialarını ortaya koymayı taahhüt etti.

Soykırım suçu, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Konvansiyonunda tanımlandığı gibi, kesin olarak tanımlanmış bir yasal kavramdır. Söz konusu Konvansiyonda somut kanıtların varlığı, yetkili bir mahkemenin kararı ve Holokost ve Kamboçya, Ruanda ve Srebrenica’daki soykırım vakalarında gözlenen imha etme niyeti konusunda özel kriterler belirtilmiştir. Dolayısıyla, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlamak uluslararası hukuka aykırıdır.

1915 olayları üzerinde akademik veya siyasi görüş birliğinin olmaması, uluslararası hukuka da yansımasını bulan bir gerçektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2015 yılında 173. ve 231. Maddelerde ve 2017’de aldığı kararlar, 1915 olaylarının tarihsel bir tartışmadan başka bir anlama atfedilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.

1911-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun eşi görülmemiş derecede acı veren bir parçalanmasına tanıklık eden milyonlarca Müslüman hayatını kaybetti ya da sürgün etti. Zamanımızın ruhu, Cumhurbaşkanımızın 24 Nisan 2020’de ortak acıları paylaşan Türk Patriği’ne gönderdiği mektupta olduğu gibi farklı bir dil gerektiriyor.

Bu dönem için resmi arşivlerini açan Türkiye, 2005 yılından bu yana, Türkiye ile Ermenistan arasında 1915 olaylarını inceleyecek diğer ilgili üçüncü taraflarla birlikte bir Ortak Tarih Komisyonu kurulmasını öneriyor. Bu öneri Ermeni tarafı tarafından şimdiye kadar sürekli olarak önlenmiştir.”

selyus