Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 16 Kasım 2015

MİLLET MERKEZLİ SİYASET

Seçim sonrası partisine hakaret eden hazımsızlara seslenen AK Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Selim Temurci, “Türkiye, bugün, 13 yıl öncesiyle asla kıyas edilemeyecek büyük bir değişim ve dönüşüm içinde. G-20 gibi dünyanın en önemli toplantılarının bile artık ülkemizde yapılıyor olması, Türkiye’nin ulaştığı gelişmişlik çizgisinin bir göstergesidir”

Biz AK Parti olarak milleti siyasetin öznesi ve egemenliğin kaynağı olarak görüyoruz.

Aslında bu, 23 Nisan 1920’de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen ilk Meclisten bu yana bütün anayasalarımızın da en temel maddesi.

Siyaseti millet temelinde yapıyoruz. Milletimizi bütün renk ve tonlarıyla olduğu gibi seviyor, herkesin aynı anda mutluluğu için 13 yıldır geceli gündüzlü büyük bir aşkla çalışıyoruz.

Türkiye, bugün, 13 yıl öncesiyle asla kıyas edilemeyecek büyük bir değişim ve dönüşüm içinde. G-20 gibi dünyanın en önemli toplantılarının bile artık ülkemizde yapılıyor olması, Türkiye’nin ulaştığı gelişmişlik çizgisinin bir göstergesidir. Milletimiz de bunları bildiği için, her seçimde AK Parti’ye daha çok teveccüh gösteriyor.

Türkiye’de işte bunu hazmedemeyen bir zihniyet var.

Bu zihniyetin siyasetten medyaya, kültür ve sanat çevrelerinden iş dünyasına her alanda temsilcileri, gün geçmiyor ki milleti küçümseyen, aşağılayan, yok sayan yeni bir söz veya eylemle ortaya çıkmasınlar.

Hepsinin de ortak yanı, milletin değerlerine olan yabancılıkları. Kendi ülkelerine, bir yabancı hangi gözle bakarsa öyle bakıyorlar.

Sadece yabancı baksalar, yabancı kalsalar neyse, kendi bilecekleri iş dersiniz, ama her vesileyle millete hakaret ediyor, değerleriyle alay ediyorlar.

En acıklısı da, bir türlü tatmin edemedikleri bir “nefret” psikolojisi içinde yaşıyorlar.

Rahmetli Menderes’e oy verenlere “Hasolar memolar” derlerdi. DP’nin iktidara gelmesini “Ayaklar baş oldu” diye nitelendirirlerdi. Rahmetli Özal’ı “tek adamlık ve diktatörlük peşinde” diye yaftalar, ona oy verenleri “Varoş, lümpen takımı, eğitimsiz, çağdaşlaşamamış çoğunluk” diye aşağılamaya çalışırlardı.

AK Parti’yle beraber milleti aşağılama literatürlerini iyice zenginleştirdiler. Göbeğini kaşıyanlar, bidon kafalılar, celladına aşık mahkumlar, aptallar, ot kafalılar vs.

10 Kasım’da sosyal medyada bu zihnin temsilcilerinden biri, CHP’li bir belediyenin organize ettiği Bağdat caddesindeki 10 Kasım yürüyüşünün videosunu yayınlarken şöyle bir not düşmüştü mesela:

 “Bir buradaki insanların çağdaş görünümlerine bakın, bir de Akepe mitinglerine katılanların hallerine. Aradaki kalite farkını görürsünüz.”

Bu zihnin, doğal olarak seçim sonuçlarına da hiç bir zaman saygısı olmadı. Çünkü onlara göre, cahil olan millet kendisi gibi cahillere oy veriyor. Kendilerinin oyunun az olsa da “nitelik” olarak çok yüce ve değerli olduğunu düşünüyorlar. Kendilerini sürekli bu cahil(!) milleti adam etmekle ödevli seçkinler olarak vehmediyolar.

Millet için bir lütuf olduklarını ama milletin bundan habersiz olduğunu sanıyorlar.

Öyle tuhaf bir kısır döngü içindeler ki; Milleti küçümsedikçe milletten oy alamıyorlar, milletten oy alamadıkça milleti küçümsüyorlar. Sürekli Eski Türkiye nostaljisi içinde yaşıyorlar.

Gerçi eskiden de millet bu zihni iktidara getirmezdi ama onlar başka yöntemlerle seçilmiş iktidarları devirme yolları bulabiliyorlardı.

Manşetlerle darbe ortamı oluşturuyor, ideolojikleşmiş yargıyla partilerin kapısına kilit vuruyor, siyasetçileri “artık muhtar bile olamayacakları” yasaklara mahkum ediyorlardı.

Şimdilerde basın özgürlüğü falan diyorlar ya; oysa dikkat edin, 28 Şubat vb darbe süreçlerinde bunların dilinden özgürlük, demokrasi vb kavramları duyamazsınız.

İnsanların sırf kılık kıyafetlerinden dolayı cadı avlarına maruz bırakıldığı, üniversite önlerine ikna odaları kurulduğu, seçilmiş milletvekillerinin okula giden çocuklarına varıncaya kadar linçe tabi tutulduğu, kebapçıların lahmacunların bile içki satıp satmamalarına göre tasnif edilip fişlendiği dönemlerde ağızlarına hiç diktatörlük kelimesini aldıklarını göremezsiniz.

Hatta daha açık söyleyeyim;

Siyasetçisiyle, gazetecisiyle, dizi oyuncusuyla, şusuyla, busuyla sık sık nefret suçu işlemekten gocunmayan bu zihnin AK Parti’den ve Cumhurbaşkanımızdan bu kadar nefret etmelerinin, ağızlarından diktatör vb kelimeleri düşürmemelerinin asıl sebebi, tam da kendi zihinlerindeki tek tipçiliğe ve diktatörlüğe geçit vermediğindendir.

 “Okullar olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” diyen kişi misali, bunlar da bu millet olmasa çok mutlu olacaklar ama nafile.

Çünkü bu millet var. Beğenseler de beğenmeseler de var.

Ve biz bu milleti, her rengiyle, her tonuyla, bize oy vereniyle vermeyeniyle çok seviyoruz.

Çünkü biz birlikte Türkiye’yiz.

selyus