AK Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Selim Temurci, ‘Tek başına iktidar için, hep birlikte inançla!’ başlıklı yazısında “Türkiye artık bir hükümet seçmek için değil, önümüzdeki 100 yılı şekillendirecek kaderini belirlemek için bir seçime gidiyor.” diyerek bu seçimlerin önemine vurgu yaptı.
AK Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Selim Temurci, ‘Tek başına iktidar için, hep birlikte inançla!’ başlıklı yazısında “Türkiye artık bir hükümet seçmek için değil, önümüzdeki 100 yılı şekillendirecek kaderini belirlemek için bir seçime gidiyor.” diyerek bu seçimlerin önemine vurgu yaptı.
Mübarek Kurban Bayramı haftasındayız.
Modernizmin bayramları “tatile” indirgeyen fitnelerine inat, inşallah kurbanlarımızı kesecek, birbirimizle bayramlaşacak, paylaşma ve kardeşliğin en güzel örneklerini sergileyecek ve düşüneceğiz:
Medeniyetimizdeki “kurban” anlayışının ruhlarımıza kattığı derin anlamları düşüneceğiz.
Kurbanın “yakınlık, yakınlaşma” anlamına geldiğinden hareketle, yaratıcımıza, davamıza, ideallerimize ne kadar “yakın” olduğumuzu düşüneceğiz.
Yakınlığın İsmailce bir adanmışlığa dönüşmedikçe, ancak bir iddiadan ibaret kalacağını, her kazanışın ancak bir vazgeçişle mümkün olduğunu düşüneceğiz.
Ulvi bir gaye için, mukaddes bir dava için uykularımızdan, rahatımızdan, konforumuzdan vazgeçebiliyorsak, işte ancak o zaman “yakınlardan” olabileceğimizi düşüneceğiz.
Ve elbette ülkemizi düşüneceğiz.
Milletimizi düşüneceğiz.
Büyük ailemizin yeryüzünün değişik coğrafyalarında yaşadığı acıları ve döktükleri gözyaşlarını düşüneceğiz.
Birlik ve beraberliğimize göz dikenlerin hilelerini, kardeşliğimiz üzerinde sipariş projelerle zar atmaya kalkanların tuzaklarını düşüneceğiz.
Bu güzel ülkenin büyük hedeflere koşmasından rahatsızlık duyanların kimler olduğunu, bu güzel vatanın güzel insanlarının gözlerindeki sevince, yarınlarındaki umuda musallat olmak isteyenlerin bütün kirli oyunlarını, bütün kara propagandalarını düşüneceğiz.
Ve elbette tüm bu düşündüklerimizin bize yüklediği sorumluluğu, bize tevdi ettiği görevleri düşüneceğiz.
Türkiye tam bir tarihi kırılma döneminden geçiyor.
Türkiye tam bir kritik dönemeçte bulunuyor.
Türkiye artık bir hükümet seçmek için değil, önümüzdeki 100 yılı şekillendirecek kaderini belirlemek için bir seçime gidiyor.
Bayram bitince seçime kadar önümüzde sadece 1 aylık bir süre kalıyor.
Bayramın manevi derinliğinden aldığımız güçle, bu bir ayı çok iyi değerlendirmeye mecburuz.
Türkiye’nin demokratik kazanımları berhava olmasın diye buna mecburuz.
Türkiye insanına “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” muamelesi yapılmasın diye buna mecburuz.
Birlik, beraberlik ve kardeşliğimize göz dikenlere fırsat vermemek için buna mecburuz.
Ülkemiz yeniden IMF kapılarında perişan edilmesin diye buna mecburuz.
Çok ağır bedeller ödeyerek elde ettiğimiz ekonomik ve siyasi istikrarımız bozulmasın diye buna mecburuz.
Terörü bütün boyut ve uzantılarıyla bu topraklardan söküp atmak için buna mecburuz.
Devlet içinde paralel örgütlenme kurmaya çalışanlar son umutlarını da yitirsinler diye buna mecburuz.
Siyasi hayatımızda, kimisi terörle özdeşleşecek kadar kendi varlığını inkar eden, kimisi milliyetçiliği hiç bir proje üretmeden, ülkeye tek çivi çakmadan, bu ülkenin gerçekleştirdiği dev projelerden dolayı içinde bir sevinç dahi duyamadan sadece şehit istismarı ve kuru hamasete indirgeyen, kimisi de bu ülkenin tarihine, medeniyetine, değerlerine bir yabancıdan daha yabancı duran, kendi insanını aşağılamayı çağdaşlık, kendi insanına zulmetmeyi laiklik sanan genel başkanlar devri artık bitsin diye buna mecburuz.
Ne anlamsız tartışmalara ayıracak, ne de boşa geçirilecek bir tek saniyemiz var.
Hedefimiz:
Tek başına iktidar.
Bütün konsantrasyonumuz budur, bütün çabalarımız bunu sağlamaya dönüktür.
Bu noktada bir tek insan, bir tek oy bizim için bütünün kendisi kadar önemli, kendisi kadar değerlidir.
Bayramın da manevi iklimiyle yenilenerek…
En son saniyeye kadar…
Tek başına iktidar için… Hep birlikte inançla…
Çalışıyoruz, çalışacağız.
