Sevilay Koç Dursun

Vakt-i Kelam

O İsmi Anmadan Biten Yazı!..

Zulme girizgâh nasıl yapılır? Hangi acının ucundan tutulursa daha etkili olur? İçinizde ki insan sevginiz kaç fersah derinlikte? O dipsiz kuyulara sesimizi hangi etkili cümle ile duyurabiliriz?

Size dokunmayan yılana verdiğiniz bin yıllık yaşama hakkının sonuçlarını yazsam kaç sayfaya sığar? Sonra yine uzun yazdınız Diye hayıflanmayasınız diye kaç cümlenin ucuna makas atayım? Yok olmuyor. Zulümle abad olunmayacağımı anlatmak için ne kelimeler yetiyor, ne de sayfalar.

Okumanın sünnet, dinlemenin farz, yazmanın ise nasip olduğu bu mürekkep aleminde bana nasip olur mu o derin cümleleri kurmak.

Kim daha masum?

Kim aynada günahsız bir kul görüyor? Allah’ın kul ayırmaksızın belâyı gözyaşı gibi üzerimize yağdırırken kendini masum görme küstahlığına nasıl düşeriz?

Allah’ın ilk ayeti ‘oku’ olan o mukaddes Kur’an-ı kadimi okudun mu ey kulum diye sormayacak mı? Okudum Allah’ım. Anladın mı diye sormayacak mı? Anladım Allah’ım. Hayatında uyguladın mı diye sorarsa? Bak işte burada hepimiz ikiyüz kilometreye hızla yaşadığımız hayatımızın içinde zaman ayıramadığımız Namaz, niyaz hak, hukuk, gıybet, faiz, hırs, haram, ibadetlerle aynı hızda duvara toslayacağız. Dünyanın geldiği son durum gerçekten tüyler ürpertici. Akıl melekelerinin idrakine sığmayacak kadar büyük mevzular hakkında basit yorumlar yaparak kendimizi avutup duruyoruz.

Dünya uzun zamandır üzerinde yaşanan zulümlere tahammül edemezken, yeryüzü çatırdayıp dururken, doğal afetler de toplu insan ölümlerinin sayı değerleri üzerine de aynı basit yorumları yapıp kendimizi avutmuştuk.

Bir çocuğun gözyaşına dahi tahammül edemeyiz diyerek ahkâm kesen, akla ziyan riyakârlıkları, yapılan hak ihlallerine türlü kılıflar uydurarak sözde vicdanlı medeni insanların, rahat koltuklarından ağızları salyalı bir şekilde zulüm ve ölüm kusan açgözlülüklerini de seyredip kahvehanelerden cemiyetlere kadar her kesimden insancıklar aynı basitlikte hafiften eleştirip kapımızın önündeki Suriyeliye tahammülü bir lütuf saymıştık.

Allah bu yaptıklarınızı görmeyecek mi sandınız. “Allah plan kuranların en hayırlısıdır” ayetini söyleyip durduk da o planın vakt-i zuhuruna kafa yormayıp, içinde var mıyız diye ise hiç endişe etmedik.

Herkes kendini mükemmellik abidesi sanıyor ya… Herkes hakka hukuka riayet ediyor ya… Yeter ki damarıma basma ben iyi insanım diye ahkâm kesiyor ya. Kestiğin ahkâm bile ukala ve bencilce.

Oysa yüzümüz kızarmadan, üzerimize alınmadan soruyoruz Allah tüm dünyaya neden bela yağdırdı? Görünmeyen bir düşmana bizi neden düçar eyledi?

Bütün insanlara aynı cezayı reva gören Rabbimin bir bildiği vardır deyip her şeyi bilip yine hiçbir şey yapmadan oturma zamanı değil efendiler.

Suriye’de bombalar altında can veren, kimyasal silahlarla ciğerleri yanıp boğularak ölen o masum yavruların başına düşen bombamı, o bombayı atan mı, yoksa sığındıkları limanda hor ve hakir görülmeleri mi Allah’ı daha çok incitti?

Yemen’de, yağlı ballı yemekleri altın tepsiler de yiyip yüz kilo olan Müslüman ve zengin Arap ülkelerinin ambargo uygulanıp Allah’ın verdiği nimetleri kullarından esirgeyerek açlığa mahkûm ettiği, kemikleri sayılacak kadar eriyen çocukların, sütü çekilmiş anaların ah’ları mı Allah’ı incitti?

Avrupalı çocukların aşırı yemekten obez olduğu bir dünya da, leş yiyici akbabanın yani basında açlıktan ölmesini beklediği Afrikalı çocuğun bu dünya nimetleri üzerinde hakkı yok mu?

Somali’de iç savaş çıkartarak silah tüccarlarının cebini dolduran açlık ve susuzluğa mahkûm edilen halkın hakkı ne olacak?

Myanmar’da Budist çetelerin işkence oyuncağı olan yediden yetmiş yediye tüm Müslümanlara dünyanın gözleri önünde  soykırım uygulayan vahşi insanlar için yüreğimiz acıyarak seyretmekten başka ne yapabildik ki?

Suriye’de ellerini semaya uzatıp ” Allah’a herseyi söyleyeceğim ” diyerek ciğeri yanan çocukların haykırışları arş-ı alâyı titretirken, yeryüzü insanları pek az titredi. Haber kanallarında iki kare değeri olan bu çocukların ahını Allah yerde kör mu sanıyorsunuz? Dünyanın ezeli rakiplerinin, adeta halı saha gibi kullandıkları bu masum yavruların ülkesini yerle bir etmeye, hayatlarını zindana çevirmeye ne hakları var. Evlerine bombalar yağdırarak  yaşam haklarını ellerinden almaya, ölümden korkup kaçmaya çalışınca da, isimlerini istenmeyen mülteci diye lanse edip, çekirge sürüsü muamelesi yaparak, o sözde insan haklarına değer veren medeni Avrupa’nın sınırlarda, haksız hukuksuz bir şekilde infaz edenlerin bunu yapmaya ne hakları var. Filistin ah o kutlu ve bir okadar da dertli şehir.  Canlı yayınlar la her gün tüyü bitmemiş bir delikanlının, billur yüzlü bir genç kızın kanıyla suladığı o toprakların ahı yerde kalır mı sanırsınız. Müslümanların ilk Kâbe’sine yıllardır hüzün yağıyor. Sebep olanların gözlerini de elbet toprak doyuracak. Biraz zulüm, biraz hüzün, yokluk ve çaresizlik,   insan hakları namına ne varsa yerle bir ettikleri o çok kıymetli ideolojileri ve çıkarları uğruna heba olan solup giden ıslak kirpikli güzel yüzlü yavrular… Bağrı yanık annelerden,  çaresiz babalardan, dizinde derman kalmadığı halde göçe zorlanan dedelerden, ninelerden, yıllarını geçirdikleri topraklardan zorla sökülüp alınan arkada bıraktıkları o

kulağı sağır eden ah’lardan hiç bahsetmiyorum bile. Bulunduğu coğrafyanın türlü nimetlerini kullanıp bolluk içinde her türlü sefayı süren doyumsuz ülke liderleri, dünyanın diğer ucundan gelip sen yeme, sen giyme, uyuma, barınma, doğurma ve hatta doğma diyebilecek kadar fütursuz yağmacı zihniyetin esiri olmuş zavallı insanların ah’ları arş-ı alâyı titremez mi? Yıllarca alim ve ulema Allah’ın intikamının çok yakın olduğundan ve elem dolu olacağından bahsetti. Kulakları tıkadık. Zalime merhamet mazluma zulümdür dedi. Kulakları tıkadık. Olanın malında, olmayanın hakkı vardır dedi. Kulakları tıkadık. Yedikçe azdık, azdıkça zalimleştik. Komşusu açken, tok yatan bizden değildir diyen bir peygamberin ümmeti olarak duyarsız kalmadık, sosyal medyadan leziz sunumlar yapıp sahtekârca haydi buyurun dedik. Dünyada olup biten ne kadar zulüm varsa hep eleştirdik de taşın altına elimizi koymaya sıra gelince hiç üzerimize alınmadık. Bize dokunmayan yılana bin yıl yaşama hakkı verdik de aylan bebeği koca dünyaya sığdıramadık. Haksızlık karşısında susan bir dünya dolusu dilsiz şeytan. Nasılsınız? Allah’ın intikamı yetişti. Şimdi ölüm ensemizde. Ey zalim liderler; dünya mazlumlarının 365 gün hissettiği, hissettirdiğiniz ölüm korkusuyla aranız nasıl?.. Evvela ulu çınarlarımızı, toplum hafızalarımızı bizden alıyor. Geçmişimizi siliyor. Sonrasını ise hiç kimse bilmiyor. Allah’ın ayetlerine kulak kabartmadan, uyarılarına aldırış etmeden, günümüzü gün edip son hız yaşadığımız şu dünyayı,  görünmeyen bir virüsle bize hapishane yapan Allah’ı işittin mi? Bir türlü paylaşamadığımız, aç gözlülük de sınır tanımadığımız, uğruna her gün kan akıttığımız bu toprağın, çayırını bahçesini bize yasaklayan Allah’ın ayetleri bir bir zuhur ediyor. Korkmuyor musun ey gafil? Yanı başındaki aç insanlara kör ve sağır olup her yıl turist gibi umreye giden zengin Müslüman. Allah hiç birimizi Kâbe’ye istemiyor. Kapıları yüzümüze kapattı. Şimdi yüreğimizde yanan o kor ateşle aran nasıl? Bazılarımızın cumadan cumaya, bazılarımızın Ramazan’dan Ramazan’a bazılarımızın ise bayramdan bayrama uğradığı tüm camiler secdesiz kaldı. Dün ki o yoğunluğun, bahanelerin nerede? Allah’ın bizim secdemize ihtiyacı olmadığının en acıklı ispatıdır bu. Annene babana ayıramadığın o kıymetli zamanına ne oldu? Allah, geze geze bitiremediğimiz şu koskoca dünya da bizleri kendi ellerimizle yaptığımız, dayayıp döşediğimiz, onca para ve emek harcadığımız odalara hapsetti. Gören göze,  işiten kulağa alınacak çok ibretler var.

Tövbe kapıları kapanmadan, yürekler tamamen taşlaşmadan, amel defterimiz kapanmadan secdeye kapan. Kulluğumuzu hatırlama vakti çoktan geldi geçiyor. Alemi nizama sokan Allah’a yemin olsun ki biz aldananlardanız. Ey bu güne kadar dünyada serbestçe yürüyenler, Allah’ın intikamından kork!.. Dün yapmadığımız ibadet ve dualar, bugün bize şifadır. Bugünden alacağımız ibretler yarınlarımızı aydınlatacak. Dünya yavaşladı. Hayat yavaşladı. Hızlanan tek şey Allah’ın gazabı. İnşallah bu gazap zalimlerin üzerine korku salsın. Bundan hepimize bir ders çıkar elbet. Çıkar çıkmasına da Allah bize bir şans daha verecek mi, işte onu bilmiyorum. Allah Rahmetine Merhametine sığınıyorum zira Allah merhametlilerin en merhametlisidir. Allah’ım seni çok incittik. Bizi affet. Merhametini inananların üzerine nasip et ya Rab’bi. Yine çok uzun yazdım hakkınızı helâl edin. Lâkin bu derdin kelâmı da, imtihanı da uzun.

Sevilay Koç Dursun

selyus