Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 30 Nisan 2016

Erdoğan: “1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum”

Kutü’l-Amare Zaferi’nin 100. yılı kutlama törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ders kitaplarındaki tarih anlatımında ise bırakın eksikliği adeta tam tersi bir çaba söz konusudur. Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini nerede ise 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda Kutü’l Amare Zaferi’nin 100. yılı dolayısıyla düzenlenen kutlama programına katıldı. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, askeri erkan ve diğer davetliler katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunda bir asır önce kazandığımız Kutü’l Amare Zaferi’nin 100. yılının hayırlı olmasını temenni ediyorum. Selman-i Pak ve kut çarpışmaları başta olmak üzere 1. Dünya Savaşı’nın tüm cephelerinde kahramanca mücadele ederek şehit olan, gazi olan, tüm askerlerimizi rahmetle, minnetle yad ediyorum. Bu toprakları bize vatan kılmak için Malazgirt’ten beri kesintisiz bir şekilde sürdürdüğümüz mücadelelerin her bir aşamasında şehit olan, gazi olan ecdadımızı aynı şekilde rahmetle hürmetle anıyorum. Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak bizlere Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan eden Gazi Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere kurucu Meclisimizin ve ordumuzun tüm mensuplarını da rahmet ve şükran duygularımla yad ediyorum” diyerek sözlerine başladı.

“BU VATAN BİZE KİMSENİN İNAYETİ DEĞİLDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte bizim milletimiz bu coğrafyadaki bin yıllık varlığı boyunca Anadolu’nun bozkırlarını, Ege’nin, Trakya’nın, Akdeniz’in o bereketli ovalarını, Karadeniz’in yeşil tepelerini, Doğu Anadolu’nun o görkemli dağlarını, bugün bir kısmı sınırlarımız dışında bulunuyor olsa da insanlığın Fırat ve Dicle etrafındaki kadim yerleşimlerini, tüm renkleri ile Balkanları velhasıl vatanın her karışını kanıyla yoğurarak bayrağımızı oralarda dalgalandırmıştır. Bu vatan bize kimsenin inayeti değildir. Bu coğrafya millet olarak bedelini halen her gün ödediğimiz bize anamızın ak sütü kadar helal asli vatanımızdır” dedi.

“YÜREĞİMİZLE VE BİLEĞİMİZLE HAKKINI VERMEDİĞİMİZ HİÇBİR ZAFERİMİZ YOKTUR”

Erdoğan, “Geniş bir coğrafyada 2 bin 200 yılı aşkın bir süredir kesintisiz devam eden devlet geleneğimiz boyunca yüreğimizle ve bileğimizle hakkını vermediğimiz hiçbir zaferimiz yoktur. 1400 yıllık İslam tarihinin bilhassa son bin yılında millet olarak bizim içinde olmadığımız hiçbir büyük mücadeleye rastlamak neredeyse mümkün değildir. Tüm medeniyetlerin göz bebeği Anadolu’yu bunca yıldır vatanımız olarak muhafaza edebilmemizin gerisinde işte böyle büyük bir birikim vardır. Batı medeniyetinde Türk belli bir kavmin adı değil, tüm Müslümanları ifade eden bir isimdir. Dünyanın üzerinde 200 milyonun üzerinde bir varlığa sahip Türkçe konuşan toplumlar denince de akla önce bizim milletimiz gelir. Millet olarak temsil ettiğimiz bu geniş algının gerisindeki büyük mücadeleyi ve fedakarlıkları çok iyi görmek çok iyi değerlendirmek ve idrak etmek mecburiyetindeyiz” diye konuştu.

“MEDENİYETİMİZİN BİNLERCE YILLIK TARİHİNİ NEREDE İSE 1919 YILINDAN BAŞLATAN BİR TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM”

Gerçek Türk tarihini nesillere anlatacak bir tarih anlayışının mevcut olmadığına dikkat çeken Erdoğan, “Ülkemizde maalesef nesillere bu büyük fotoğrafı gösterecek bir tarih anlayışı mevcut değildir. Elbette bir takım iyi niyetli başarılı çalışmalar vardır ama bunlar özellikle Batı ülkelerinin benzer çalışmaları yanında çok sönük kalıyor. Ders kitaplarındaki tarih anlatımında ise bırakın eksikliği adeta tam tersi bir çaba söz konusudur. Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini nerede ise 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum” dedi.

“BİZİM ORDUMUZ SADECE MUVAZZAF DEĞİLDİR, AYRICA BİZİM BİRDE MOBİL ORDUMUZ VARDIR, O DA MİLLETİN TA KENDİSİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her kim ki zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp, eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de, devletimizin de hasmıdır. Balkan Savaşı bizim için Gazi Mustafa Kemal’in Çanakkale’de askerlerine hücum emri verirken ki ifadesiyle ‘Balkan utancını bir daha yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim’ dediği bir hezimettir. Ama tarihimizin bir parçasıdır. Osmanlı Ordusu Balkan hezimetten aldığı derslerle bir yıl gibi kısa bir sürede kendini her bakımdan yenilemiştir. Bu sayede 1. Dünya Savaşı’nda bir milyonu bulmayan bir güçle 1,5 milyon İngiliz, 1 milyon Rus, çeyrek milyon Fransız ve bir o kadar da Ermenilerin başı çektiği çeşitli azınlık çeteleriyle mücadele edebilmeyi başarabilmiştir. Osmanlı Ordusu’nun bu dönemdeki başarısı bir başka ülkeden gelen az sayıdaki askeri danışmanın değil, milletimizin ordusuyla birlikte varlığını korumak için başlattığı bir kıyamın ürünüdür. Evet tüm cepheleriyle 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı milletimizin kıyamıdır aynı ayağa kalkışı, şahlanışıdır. Tarih kitaplarında bizim milletimiz için ne denir? Asker millet. Veya ordu-millet ifadesi kullanılır. Çünkü biz gerektiğinde tüm fertleriyle inancı, vatanı, bayrağı, devleti uğruna savaşabilen bunu göze alan bir milletiz, yani bizim ordumuz sadece muvazzaf değildir, ayrıca bizim birde mobil ordumuz vardır, o da milletin ta kendisidir” şeklinde konuştu.

selyus