Veli DALBUDAK

Selam Olsun

BAĞIMSIZLIĞIN BİR BEDELİ VAR

Yaklaşık 1 yıldır gerçekleştirilen canlı bomba ve bomba yüklü araç patlamaları yerel terör örgütlerinin tek başına gerçekleştirebileceği işler değil.

Gündem o kadar hızlı değişiyor ki, bir yazı hazırlamaya gör akşamdan…

Eğer gece birşey olmamışsa, sabahın ilk ışıklarıyla bombayı kucağımızda buluyoruz.

Niye böyle oluyor?

Neden tarihimizin en ağır terör saldırıları ile karşı karşıyayız?

Neden engel olamıyoruz?

Öncelikle şu tesbiti yapalım.

Yaklaşık 1 yıldır gerçekleştirilen canlı bomba ve bomba yüklü araç patlamaları yerel terör örgütlerinin tek başına gerçekleştirebileceği işler değil.

Uluslararası sistemle entegre yürütülebilecek operasyonlar.

Peki ne oldu da bu hale geldik?

Çünkü küçük küçük kıpırdanmalarla başlayan savaş oyunları, artık açık seçik bir 3. Dünya Savaşına dönüştü.

Yalnız, savaş şimdiye kadar bildikleriniz gibi yürümüyor.

Nerede o dostun düşmanın açık açık belli olduğu savaşlar…

Şimdiki savaş poker oyunu gibi…

Sahada değil masada oynanıyor.

Para konuşuyor…

Saha operasyonlarında taşeron kullanılıyor.

Herkes elini saklıyor, herkes diğerlerinin elini tahmin etmeye çalışıyor.

Masada blöf çekenler de var, sükunetini koruyamayıp rest çekenler de var.

Hazinelerine güvenip sürekli el arttıranlar da var.

Hatta, hile yapanlar ve hile yapanları yakalayanlar var.

Sıkışınca her türlü kalleşliği yapmaktan geri durmayanlar da var.

Açık ara kazanması yada erkenden havlu atması beklenenler var.

Kazanması istenen ama sürekli kaybeden, kaybetmesi gereken ama sürekli kazananlar var.

Dünyanın ekseni kaydı.

Yeni bir denge arayışı var.

Bu dengede bizim önemli bir ağırlığımız var.

Hakim güçlere teslim olmayan ferasetli devlet adamlarımız var.

Güçlü bir hükümetimiz ve sağlam duran bir liderimiz var.

Maalesef, teslim olmamanın, bağımsızlık ve özgürlüğün  de bir bedeli var.

 

EVET AYAĞA KALKTIK, BEN DE ORADAYDIM…

Ne kadar büyük mevzu oldu şu bizim ayağa kalkarak dinlememiz…

Sözcü’ye sekiz sütuna manşet oldu.

Diğer karşıt gruplara da sakız.

Tek adam korosu dediler.

Onun sözlerini böyle el pençe dinlediler dediler.

Biat kültürü kongrede dediler.

AK Partinin içinde olanlar iyi bilir.

Erdoğan canlı canlı yada televizyondan konuşurken kimse ayağa kalkmaz.

Önemli parti toplantılarında genellikle Erdoğan’ın telgraf mesajı okunur.

Bugüne kadar ayakta dinlenildiğini hiç görmedim.

Çünkü böyle bir kültür yok.

Mesajın bitiminde yoğun bir sevgi ve alkış olur, yer yerinden oynar, hatta ayakta alkışlanır.

Ama İstiklal marşı gibi ayakta dinlenmez.

Ama 2. Olağanüstü Kongrede ayağa kalkarak dinledik.

Ben de oradaydım. Önce anlamadım.

Baktım herkes ayağa kalkıyordu.

Anladım ve bilerek ayağa kalktım bende.

Kutsallık atfettiğimden falan değil.

Etrafımdakiler de İstiklal Marşı gibi olsun diye ayağa kalkmadılar.

Sevgiyi gösterme tarzıydı bu.

Çok sevdikleri liderlerinin orada olmasını isterlerdi.

Yıllardır birlikte paylaştıkları bu coşkuyu zorunluluktan dolayı beraber yaşayamamanın en medeni tepkisidir bu.

O salondakiler her zaman, her yerde, her şartta Recep Tayyip Erdoğan’ı başta görmek isterler.

Şunu iyi bilirler ki Recep Tayyip Erdoğan’da onların istediğinin aynını ister.

Bu hukuki zorunluluğa karşı ayağa kalkmadır bu.

Protestodur aslında.

Edepli, izanlı, vicdanlı, kaliteli ve sevgi dolu bir protesto.

selyus