LAF MI İŞ Mİ?

Daha bugün bir partinin standının yanında genç bir adam şöyle diyordu: “AKP’nin karanlığından kurtulmak için.. İktidara gelince İmam Hatipleri kapatacağız! ” ve bunu İstanbul’un göbeğinde söylüyordu.

Seçime günler kala alanlarda aynı şamata devam ediyor. Alıyorlar ellerine mikrofonu, varsa yoksa AK Parti ve onların deyimiyle AK Parti ile başlayan sözde “karanlık”, öyle ki gözleri iyice sağlığını kaybetmiş demek isterdim ama bu gereksiz bir iyi niyet olurdu.

Madem seçime gidiliyor ve siyasi partiler var, burada iş o siyasi partilere ve teşkilatlarına düşüyor. Seçmenden oy alabilmek için sunmaları gereken icraatlar olmalı, bunu seçmene il il değil mahalle mahalle anlatmaları gerek. Ama bakıyorum da AK Parti’den başka bunu yapan bir siyasi parti çalışması yok ortada. Tek yaptıkları sözlü saldırı, karalama hatta zaman zaman yalanlarla dolu hitabet. Bunu okurken bana da “Yandaş” dersiniz belki, fakat doğrudan yana olmak yandaşlıksa yandaşım. Ben demiyorum ki, diğer partiler hazırlık yapmasın, sahada olmasın, çalışmasın, elbette seçmenden oy istemek siyasi partilerin hakkı fakat bu başkasının üzerinden karalama yapmakla olmaz, böyle olunca iş çok çirkinleşiyor. Bir önceki yazımda da buna değinmiştim ve o zamandan beri bir gelişme yok.

Daha bugün bir partinin standının yanında genç bir adam şöyle diyordu: “AKP’nin karanlığından kurtulmak için.. İktidara gelince İmam Hatipleri kapatacağız! ” ve bunu İstanbul’un göbeğinde söylüyordu. Ve içimden şunu geçirdim: “İşte senin AKP dediğin bizim AK Parti iktidarda olduğu için sen böyle konuşabiliyorsun burada, bahsettiğin o özgürlükler olduğu için ama belli ki sizdeki zihniyet yine aynı, ve elinize fırsat geçmiş olsa başkalarının özgürlüğünü elinden almaktan öteye iş yapmazsın!”

Eğer 3 Kasım 2002’de seçmen Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti’yi göreve geçirmeseydi, bugüne kadar elde edilen demokratik haklar olmazdı, 2002’den beri atanan öğretmen sayısının dörtte biri bile atanamaz hatta kadrodan bile çıkarılmalar olabilirdi, sağlık ve sosyal haklarda bırak hakkı hepimiz sersefil bile sırada bekleyeceğimiz bir hastane kuyruğu bulmakta zorlanırdık, AK Parti olmasaydı ülkemi, seni, beni medya patronları yönetir, Bakanları onlar atardı, bırak üçüncü havalimanını uçakla seyahat çoğumuz için hayal olurdu, IMF’ye borcu kalmamak mı? AK Parti olmasaydı IMF’ye satılırdık, yapılan yollar, kavşaklar, raylı ulaşım, Marmaray, falan yalnızca dosyada ismi kalan projeler olurdu, Anadiliyle derdini anlatmaya çalışmak, gündemi Anadiliyle takip edebilecek bir televizyon kanalına kavuşmak maalesef eski kafalılar olsa sözkonusu bile edilemezdi. AK Parti olmasaydı bugün muhalefet partileri vaadettikleri maaş miktarını kaynak gösterecek bir birikim bulamazdı. Şimdi ben muhalefette bir parti genel başkanı olsam durup bir düşünürdüm: Bunca gelişme, hizmet ve başarı karşısında ben ne sunabilirim?

 Bakalım pişkinlikte sınır tanımayanlar daha neler, ne tür vaatler sergileyecekler..

İlginizi çekebilir

Liyakatsiz yöneticiler!

Liyakatsiz yöneticiler!

selyus