Veli DALBUDAK

Selam Olsun

YARGI YOK, YARGIÇ VAR!

Yalnız ve güzel ülkemizi sarsan, hatta hafif şiddette depreme sebep olan güncel yada bir başka deyişle gündelik meselelerden bahsedecek değilim.

YARGI YOK, YARGIÇ VAR!

Yalnız ve güzel ülkemizi sarsan, hatta hafif şiddette depreme sebep olan güncel yada bir başka deyişle gündelik meselelerden bahsedecek değilim. Savcı savdı mı, Başsavcı’nın başına neler geldi, yargı darbe mi yaptı, yoksa darbecileri mi yargıladı? Darbe mahkemesi mi kuruldu, darbeye mahkeme mi kuruldu, mahkeme darbeye mi koyuldu? Bunlar güncel siyasetin konuları…

Daha temel, hatta en temel konu ise tüm bu harala gürelenin içinden bir reform çıkarabilmekte. Bir musibet bin nasihattan iyidir derler. Köklü çözümler, reformist yenilikler hep büyük belaların ardından gelir. Bir sel felaketi sonrası dere ıslahı, bir deprem sonrası inşaatlara kontrol ve denetim, bir savaş sonrası barış ve huzurun tesisi böyle değil midir? Aslında, bugün içinde bulunduğumuz yargı krizi, bugüne ait bir kriz değildir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tarih boyunca örnekleri görülmüştür. Zaman zaman siyasi erk, yargı erkini baskı ve kontrol altına almış, zaman zaman da yargı siyasete yön vermiştir. Çok gerilere gitmeye gerek yok, 80 sonrasını hatırlamak bile yeterli. Seçimlere sokulmayan partiler, yasaklı siyasiler, darbecilerle iş tutan, brifing alan yüksek yargı mensupları, buluttan nem kapan DGM’ler, sudan sebeplerle parti kapatmalar, 367 faciası. Peki, kör topal işleyen, kamu vicdanında mahküm edilmiş, özerk desen özerk olmayan, güvenilir desen güvenilir olmayan bir adalet mekanizması kendini yenileyebilir mi?

Belki de şimdiye kadar köklü hiçbir reformun yapılmadığı bir kurum yargı. Haklılık payı da yok değil. Yargı ile oynamak ateşle oynamaya benzer. Yanlış işler yapılırsa hak, hukuk, adalet kavramları yerle yeksan olur. Hele ki belli gruplar, zümreler, sınıflar Yargı’da güç odağı haline gelirse, vay o devletin ve de milletin haline.

Bu kriz hayra devşirilebilir mi? Tam manasıyla özerk bir yargı sistemi tesis edilebilir mi? Halkın, şartlarne olursa olsun, büyük bir huzur ve güven içerisinde kendisini teslim edebileceği, yalnız ve yalnız adalet ülküsünün hakim olduğu bir yargı kurulabilecek mi? Yüce Türk adaletinin kararları kamu vicdanında karşılık bulabilecek mi?

Elbette ki tüm bunları, demokratik siyasetin ürünü yasama organı gerçekleştirebilir. Unutmamalıyız ki, adil yargı işçiye de, memura da, emekliye de, askere de, hakime de, başbakana ve hatta cumhurbaşkanına da istisnasız herkese bir gün lazım olabilir. Bu bilinçle öncelikle yasama ile yürütmeyi birbirinden kesin ve keskin çizgilerle ayırmak gerekir. Yasama yürütmeyi denetlemeli, yargı da her ikisini. Peki yargıyı kim denetleyecek? Yargıçlar şimdi olduğu gibi çok geniş bir skalada tek başlarına, kendi kanaatlerine dayanarak karar vermeye devam mı edecekler? Savcılar ünvanlarından da belli olduğu üzere cumhuriyetin savcısı mı olacaklar? Milleti kim savunacak? En önemlisi maaşlarını kimden alacaklar? Lojmanlarını kim yapacak? Bütçelerini kim oluşturacak? Kararların kamu vicdanıyla örtüşmesini sağlayabilmek ve yargıçları yalnızlıktan kurtarabilmek adına batıda olduğu gibi jüri sistemi kurulabilecek mi?

Devlet büyük oluşumlara gebe. Doğum sancılarını en ücra köşelerden bile duyabiliyoruz artık. Mevcut sistemin 21. yy. da günün koşullarına uymadığı, dar bir gömlek gibi bedeni sıktığı ve sağından solundan patlak vermeye başladığı açıkça görülüyor. Bugün yargı yok, yargıç var diyorsak, yasama yok parlamenter var, yürütme yok tek adam var dememek için tüm erklerin ve anayasanın değiştirilmesi elzemdir diyoruz.

Veli DALBUDAK

İlginizi çekebilir

İNCE, İNCE

İNCE, İNCE

selyus