Veli DALBUDAK

Selam Olsun

YİĞİT EFELER, SİNSİ UVERTÜRLER

Şehir şebekesinin bile mikrop saçtığı şehirlere bakıldığında gerçekten büyük bir lükstü bu.

Şehir hiç olmadığı kadar gergindi. 

Oysa yıllar yılı sessiz, sakin ve kendi halinde oluşuyla nam salmıştı etrafa. 

Huzur ve sükun arayan emeklilerin demir attığı son limandı burası her zaman. 

Ucuz ama kaliteli bir şehirdi. 

Tarım ve hayvancılık uzun yıllardır geleneksel haliyle sürdürülüyordu burada. 

Taze ve hormonsuz ürünler arz-ı endam ediyordu mahalle pazarlarında. 

Şehir şebekesinin olmadığı yerlerde hala kuyu suyu kullanılabiliyordu güvenle. 

Şehir şebekesinin bile mikrop saçtığı şehirlere bakıldığında gerçekten büyük bir lükstü bu. 

Halen komşuluk ta ölmemişti bu şehirde…

Hala akşam oturmalarına gidiyorlardı birbirlerine.

Çayın yanında börek, çörek, kek te çıkarıyordu mutlaka evin hanımı. 

Kuruyemiş yeniyor, meyve soyuluyordu. 

Neşeyle muhabbetle sevgiyle saygıyla hürmetle yükseliyordu şehir…

 

Kuvvacıların torunlarıydı onlar…

Bağımsızlık söz konusu olduğunda yiğittiler, efeydiler, neferdiler. 

Devlet için, millet için boyunları kıldan inceydi. 

Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen kahramanlardı onlar. 

Yiğit efeler diyarıydı bu şehir…

Adam gibi kavga eder, adam gibi barışırlardı. 

En büyük kavgaların ardından en sağlam dostlukları da onlar kurdular. 

Bu güzel toprakların güzel çocuklarıydı onlar. 

 

Ekmeği has, suyu has, insanı has bir şehirdir burası. 

Yiğit efelerin yaşadığı bir şehirdir burası. 

Doğru bildiğini dilini kessen de haykıranların şehridir burası. 

Devletin bekası söz konusu olduğunda şahsi menfaatlerini ayakları altına alanların şehridir burası. 

Vatan söz konusuysa gerisi teferruattır diyen kuvvacıların şehridir burası…

 

Ya nice oldu o vakit bu şehir böyle?

Nedir bu çekişme?

Niye kızanlar birbirine sövmede, niye birbirini dövmede?

Niye karışmakta ahali ve de karıştırılmakta?

Niye birlik ve de dirlik didiklenmekte?

Niye adaletten ayrılmakta başlar?

Ve de niye ağlatılmakta anasız, babasız ayağı çıplak başı kabak yetimler?

Ve nerede o yiğitoğlu yiğit efeler?

 

Şehir, dokunsanız ağlayacak bilesiniz…

selyus