Veli DALBUDAK

Selam Olsun

KESTANELER ATEŞTE KALINCA

Halktan kopuk, protokolcü, kibirli, küçük dağları ben yarattım modundaki mevki sahiplerinin tartışmasız ortak bir özelliği var. Hiçbir yaraya merhem olmamaları…

Tarihi bir dönüm noktası olmasının yanısıra, içerideki ve dışarıdaki 15 Temmuz zihniyetine bir cevaptır aslında 16 Nisan referandumu. 

Devlet Bahçeli’nin ferasetiyle bayraktarlık ettiği bir başlangıçtır. 

Ateşin en kavurucu anında çıplak elleriyle kavramıştır vatanı. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi dehası ve üstün gayretiyle az bir farkla da olsa milletimiz tarafından kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’ne hayırlar getirirse (ki öyle olacağını umuyorum) zaman zaman kıyasıya eleştirdiğim Bahçeli hep hayırla yadedilecektir bu topraklarda. 

İyi seçemediği yakın çalışma arkadaşları tarafından sık sık sükutu hayale uğratılan Erdoğan’ın da Bahçeli ile yakın işbirliğine gereken önemi vermesi hayatidir bu ülke için. 

İçinde bulunduğumuz konjonktürde “Bağımsız Türkiye” mottosuna sahip çıkabilecek başka  babayiğitler görünmüyor ortalıkta. 

Bu ortalıkta dolaşan, bağıran çağıran yalancı pehlivanlar neyin nesi mi diyorsunuz. 

Siz bakmayın mangalda kül bırakmadıklarına. 

Onlar dışarıdan önlerine dayatılan metinleri okurlar ancak. 

Kendilerine destek atan ağababalarının ağzıyla konuşurlar. 

Ben de en çok bu vatanperver görünen vatan hainlerinden nefret ediyorum. 

Gelelim kestane meselesine…

Birkaç gün sonra gerçekleştirilecek olan AK Parti 3. olağanüstü kongre kararı ilk açıklandığında şaşıranlar vardı… 

Hem de en üst düzeyde. 

Ben hiç şaşırmadım. 

Ve inanıyorum ki Erdoğan daha referandum kararı alınırken, bu tarihi ajandasına not etmiştir. 

Neden mi?

İşler iyi gitmiyor da ondan. 

Herkes tuttuğu yerden çekiştiriyor partiyi. 

Güce sahip olmak süslüyor rüyaları. 

Bu durum tüm makam, mevki, koltuk sahiplerini olumsuz etkiliyor. 

İşine gücüne bakan yok. 

Herkes ikbal peşinde. 

Koskoca Cumhurbaşkanı farkında değil mi sanıyorsunuz. 

Her gittiği yerde başkanları fırçalamaktan yoruldu ama bunlar fırçayı yiyip gene bildiklerini okuyorlar. 

Sanıyorlar ki Cumhurbaşkanı unutur. 

Halktan kopuk, protokolcü, kibirli, küçük dağları ben yarattım modundaki mevki sahiplerinin tartışmasız ortak bir özelliği var. 

Hiçbir yaraya merhem olmamaları…

Ama reklam kokan tantanalı etkinlikler de bunların ortak özelliği. 

Bir de hizmetkar olduklarını unutup, şehrin kralı gibi davranmıyorlar mı, koyver gitsin. 

Gereksiz işlerle boşyere iştigal ederseniz, kestaneleri ateşte unutursunuz. 

Kestaneler kapkara yanar. 

Almaya kalksanız eliniz yanar. 

Zaten bir eli yağda bir eli balda olanlara göre bir iş değildir bu. 

Günü geçirmek, idare etmek, riske girmemek, ikbal peşinde koşmak daha çekicidir. 

Şimdi anladınız mı Reis’in neden alelacele koltuğa oturmak istediğini!

Kestaneleri ateşten alma cesareti olmayanları almak için belki de. 

Erdoğan ateşten kestane almaya alışık, onun elleri yanmaz ama birilerini fena yakabilir.

İlginizi çekebilir

İHA’LARIN İHANET ZAMANI

İHA’LARIN İHANET ZAMANI

selyus