
SABAH
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Serin bir rüzgar da dalgalandırıyor onu. Altından taze bir nefes çıkıyor, çekiyoruz içimize.
SABAH
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Sırra matuf olmanın tam zamanı. Perdenin ardında yeni bir şeyler var. Mesela yeni umutlar; birbiri ardına dizilmiş, açılmayı bekleyen kapılar. Kapıların arkasında, her biri sayfalarca yazı yazdırabilecek yeni dünyalar. O farklı farklı dünyaların, katman katman sırları var. Gözlerin görmez, kulağın duymaz, elin uzanamaz, belki gönül gözün hisseder, o kadar.
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Serin bir rüzgar da dalgalandırıyor onu. Altından taze bir nefes çıkıyor, çekiyoruz içimize. Mutluluk geliyor kudretten. Mala, mülke, paraya ihtiyaç yok mutlu olmak için. Perdenin altından doldurabiliyor musun ciğerlerini. Nur yağarken gökten, açabiliyor musun gönlünü. Aza kanaat ederek, doyurabiliyor musun gözünü. Mutluluk iksiri senin elindedir o vakit, rahat ol.
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Bir huzurlu aşk şarkısı yükseliyor, sen istersen kulaklarını tıka, istersen sen de mırıldan onunla, istersen de otur ağla. Ağlamakta mutluluktur bazen, unutma. Unutma, bülbülün dili var, bülbülün gönlü var. Yüreğinin baş köşesinde gülün yeri var.
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Uzaktan bir horoz sesi, yırtıyor sessizliği. Gece yağan çiğin tazelediği yeşil yapraklar, rüzgarda salınıyor. Martılar keskin çığlıklarıyla katılıyorlar orkestraya. Kargalar büyük bir kavgadalar. Yırtıcı bir bencillik var seslerinde. Kırlangıçlar, hiperaktif bir telaşla, korku filmi fon müziği gibiler. Serçeler ve kumrular ise, duymaya her daim alışık olduğumuz demirbaşlar. Birden bir sessizlik oluyor. Meğer bülbülün yine sırası gelmiş. Fevkaladenin fevkinde bir solo başlıyor. Alıp götürüyor beni, sabahlar olmasın.
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Gözyaşı pınarları akıyor, cennet misali bahçelerden. Tan yeri ağarıyor, gözü yaşlı yüzler ağarıyor. Her yer aydınlanıyor, her şey aydınlanıyor. Münevver bir dünya kuruluyor, gözyaşları kuruyor. Kevserler suluyor, çatlamak üzere olan gönül bahçelerini. Yepyeni, daha önce hiç görmediğim çiçekler açıyor. Şimdi bunların hepsine güzel ve yeni isimler bulmak lazım. Taptaze çiçeklerin cümbüşü dolduruyor gönül bahçemi. Mis gibi kokuyor yüreğim.
Kudretli bir el yavaş yavaş kaldırıyor perdeyi. Sırra kadem basmanın tam zamanı. Ruhum kayboluyor. Yelkenleri açıp, kaptan-ı derya oluyor okyanuslarda. Dalgalar adam boyu, balıklar adam boyu, su diz boyu. Sırra matuf olmanın tam zamanı.
Veli DALBUDAK
Benzer Yazılar
-
Reis İstanbul İl Başkanlığı için kimi işaret edecek?
-
8. SULTANBEYLİ KİTAP FUARI ÇADIRINA SIĞMADI
-
AK PARTİ GENEL MERKEZİNE MESAJIM VAR!
-
İstanbul teşkilatları Tevfik başkanla ayağa kalkar
-
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul diye bir derdi yok: iste ispatı!
-
AK Parti kongrelerde kuracağı kadrolarla 2002 ruhunu yakalayabilecek mi?
-
Kongreleri yeni il başkanı yapmalı
-
Anketlere inanmasak da AK Parti’de ciddi değişim şart
-
Reis tehlikeyi 6 yıl önce görmüş ve partisini uyarmış
-
Aman ha, Özgür Özel’e çok dikkat edin!
-
Sokağın beklentisi!
-
Seçimin faturasını sadece ilçe başkanlarına kesmek doğru değil!