Ana Sayfa İÇ POLİTİKA 6 Mart 2016

Kadın hayatın ta kendisidir!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” dolayısıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde “Kadın Hayattır” toplantısı düzenledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul’da gerçekleşen “Kadın Hayattır” buluşmasına eşi Sare Davutoğlu ile birlikte katıldı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” dolayısıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde “Kadın Hayattır” toplantısı düzenledi. Dünya kadınlar günü buluşmasına Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eşi Sare Davutoğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Fatma Betül Sayan Kaya, Çiğdem Karaaslan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Av. Şeyma Döğücü, İl Yürütme ve Yönetim Kurulu Üyeleri, İlçe Kadın Kolları Başkanları ve Yönetimleri ile STK temsilcileri katıldı.

Başbakan Davutoğlu sözlerine, “Hayatın kaynağı, rahmetin, merhametin, şefkatin, zarafetin, nezaketin sembolü kadınlarımız. Fedakarlığın sembolü şehit annelerimiz, şehit eşlerimiz. Kadın onurunun sembolü haline gelmiş Özgecanımızın değerli ailesi. Bütün verdiğim çabalarda, gayretlerde hep yanımda olmuş değerli eşim, salonu dolduran değerli kadınlarımız hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum” şeklinde başladı.

“Ne güzel söylemiş rahmetli Erdem Beyazıt, ‘Kadınlar bilirim ülkeme ait/Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak’ ülkemin kadınlarına selam olsun” diyen Davutoğlu, gönül coğrafyasının kadınlarını selamladığını söyledi.

Davutoğlu, “Srebrenitsa’nın acılı annelerine selam olsun. Somali’de açlıkla çocuklarını beslemeye çalışan onurlu kadınlarımıza selam olsun. Gazze’de bombalar altında çocuklarını yetiştiren onurlu Filistinli kadınlarımıza selam olsun. Dünyanın bütün kadınlarına, merhametin, şefkatin timsali kadınlara selam olsun” ifadelerini kullandı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle gerçekleştirilen bu toplantıda tüm kadınların gününü şimdiden kutladığını dile getiren Davutoğlu, bugünün 8 Mart 1857’de ABD’de daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir tekstil fabrikasında başlatılan grevin, 129 kadın işçinin ölümüyle sonuçlanması anısına kutlandığını hatırlattı.

Başbakan Davutoğlu, Kadınlar Günü’nün Batı medeniyetinin kadın meselelerine eğilmesinde tetikleyici bir işlev gördüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:

“Bize gelince, bizim kültürümüze gelince, hem İslami değer ve geleneklerimizi itibarıyla hem de milletimizin değer ve töreleri itibarıyla kadın, hiçbir zaman erkek karşısında ikinci konumda tutulmamış, bugün kullandığımız anlamıyla kadın sorunu biz de hiç yaşanmamıştır. Bizde kadının hikayesi daha doğru bir ifadeyle, insanın hikayesi çok farklı. İslam insanı muhatap almış, erkeği andığı yerlerin çocuğunda ayrıca kadını da anarak sürekli bir eşitlik vurgusu yapmıştır. İlahi mesaja muhataplık anlamında da erkekle kadın arasında hiçbir fark gözetilmemiştir. İlahi mesajın muhatabı erkek ya da kadın değil, insandır, insandır, insandır. Bizim töre ve geleneklerimizde de kadın erkek karşısında ikinci bir konuma itilmemiş, dışlanmamış olması gerektiği gibi hayatın içinde, merkezinde rol üstlenmiştir. Dede Korkut kitabında kadının toplum işlerinin her noktasında erkekle birlikte olduğu yazar. İlmi Batu Tasihatnamesi’nde Kırım’dan bahsederken ‘Burada öylesine olaylara şahit oldum ki o da Türklerin kadınlara gösterdiği hürmettir’ der. İşte kadın konusunda örfü böyle olan milletimiz İslam ile şereflendikten sonra da dinini bir gereği olarak kadın meselesinde çok duyarlı olmuş, Hz. Havva’ya, Hz. Ayşe’ye, Hz. Hatice’ye duyduğu saygıyı bütün kadınlara duymuştur. Onun için biz  Ahian-ı Rum, Bacıyan-ı Rum’ demişizdir. Ahilerle, bacıları hiç ayırt etmemiş, Anadolu medeniyetimizin kuruluşunda kadınlarımızla erkeklerimizi bir arada anmış, yad etmişizdir.”

“MİLLİ İRADENİN EN BÜYÜK TEMSİLCİSİ, KORUYUCUSU, HAMİSİ KADINLARIMIZDIR”

Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin yakın tarihte de kadınların hak ettiği değeri görmesi, toplumsal hayata katılması noktasında örnek ülkelerden biri olduğunu vurgulayarak, kadına seçme ve seçilme hakkının, pek çok ülkeden önce Türk kadınına verildiğini söyledi.

Peşpeşe yapılan düzenlemelerle kadınlara 1930’da belediye seçimlerinde oy kullanma, 1933’te muhtar adayı olabilme, 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanındığını aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Türkiye, dünyanın pek çok ülkesinin geriden izlediği uygulamanın öncüsü, öznesi olmuştur. Daha çok kadınımızı siyasetimizde görmek istiyoruz. Bu konuda da özellikle siyasete mührünü vuran, 1 Kasım seçimlerine damgasını vuran teşkilatımızın kadınlarına selam ediyorum. Çünkü biliyorum ki eğer bugün ben sizin huzurunuzda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak hitap edebiliyorsam, kendimi en çok borçlu hissettiğim kesim, 1 Kasım’da sandıklara giden, mührünü vuran kadınlarımız olmuştur. Ak kadınlarımız, ak yüreklerimiz olmuştur. O seçim kampanyalarında yağmur altında bizimle milli iradeyi temsil eden kadınlarımızı unutmamız mümkün olur mu? En zor şartlarda Siirt’te, baskı altında mitinge gelip oy kullanan, sonra da darbedilen o onurlu genç kızlarımızı unutmak mümkün olur mu? Hepsine saygılarımı, hürmetlerimi iletiyorum. Milli iradenin en büyük temsilcisi, koruyucusu, hamisi kadınlarımızdır.”

“TEK BİR CANIN BİLE KAYBEDİLMEDİĞİ GÜZEL GÜNLERE İNANCIMIZ TAMDIR”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, siyasetlerinin esasının insan onuru olduğuna işaret ederek, “Bizim siyasetimizin temeli kadınlarımızın onuruna, insanlık onuruna sahip çıkmaktır. Erkeklik onuru ise ancak ve ancak kadınlara saygı ve hürmetle başlar. Kadınlara hürmet göstermeyen erkeklerin onuru da olamaz, izzeti de olamaz, saygınlığı da olamaz. Annesinin elini öpmeyen, hanımına hürmet göstermeyen, kız evlatlarının başını okşamayan bir erkeğin insanlık onurundan nasibi yok demektir. Kadınlarımızın ve haksızlığa uğramış herkesin bütün o geçmiş acılarını bir daha yaşamamaları için siyaset yapıyoruz” şeklinde konuştu.

Kadın ve annelerin yüreklerinin bugünlerde buruk olduğunu dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Terör olayları can alıyor. Canımız yanıyor. Kadınlarımızın, annelerimizin hassas yürekleri, bizim yüreklerimizle birlikte yanıyor. ‘Analar ağlamasın’ diye çıktığımız yolda en büyük dayanağımız annelerin vicdanıydı, yüreğiydi. Bizim inancımızda her can aziz, her hayat mübarektir, saygıya değerdir. Biz yaratılanı yaratandan ötürü severiz. Dolayısıyla yaratılana yapılan her yanlışı da yaratana karşı bir isyan olarak görürüz. Nesilden nesle bu değerlerimizi aktararak, toplumsal hayatımızı huzur içinde, kardeşlik içinde sürdürdük. İnşallah bundan sonra da bu değerleri ihya ederek yaşamaya devam edeceğiz. Bunu söylerken her şeyden önce sizlere, annelerimize, kadınlarımıza, koca yürekli kadınlarımıza güveniyoruz. İnsana, insanın hakikatini, insan olmanın değerlerini, gereklerini ilk anlatacak olan annelerdir, kadınlarımızdır. Her insanın ilk örneği, ilk kılavuzu, ilk öğretmeni annesidir. Şimdi terör olayları var. İnşallah bugünler geçecek, hep beraber huzurlu baharlarda birlikte, bu ülkeyi şenlendireceğiz. Baharı annelerimizle, kızlarımızla, kadınlarımızla inşallah barış içinde karşılayacağız. Terör vesilesiyle tek bir canın bile kaybedilmediği güzel günlere inancımız tamdır. Bu ülkede hiçbir anne terör dolayısıyla inşallah evladını kaybetmeyecek. Evlat acısının ateşi hiçbir eve düşmeyecek. Annelerimizden aldığımız merhametle, adalet duygusuyla bu derdin, bu belanın da üstesinden geleceğiz.”

 

selyus